Ülkemizdeki ekonomik sıkıntıların en önemli nedeni, popülist yönetim anlayışı, siyasilerin savurganlığı, devlet olanaklarının partizanca ve oy avcılığında araç olarak kullanması ve makamlarda gereksiz lüks harcamalardır.
1974’de elde edilen değerli olanaklara ve anavatanın fedakarca yardımlarına rağmen, ekonomik bakımdan gereken düzeyde bulunmamamızın sorumlusu, gelip geçmiş tüm politik iktidarlar ile politikacılar olduğuna göre, işin başında onların fedakarlıkta bulunması gerekir.
Başkasına muhtaç olmadan kendi ayaklarımız üzerinde durabilmemiz ve onurlu bir şekilde devletimizi yüceltmemiz için, hepimizin de elini taşın altına koymamız şarttır.
Fakat bunun gerçekleştirilebilmesi için, yukarıdan başlanarak harcamalarda tasarrufa gidilmeli. Önce siyasi partilere yapılan yardımlardan başlanarak, politikacıların maaş ve çeşitli ödenekleri azaltılmalı, sendika yöneticilerine sağlanan ödenekli izin hakkı kaldırılmalı, görevden ayrılan siyasilere makam aracı, ofis kirası gibi olanaklar sağlanmasından vazgeçilmeli. RHA kullanımına son verilmeli, popülist mali yardımlar durdurulmalı, hükümet 500 bin kişilik bir devleti yönettiği bilincinde hareket ederek, her türlü lüks harcamalardan vazgeçmeli ve azami tasarrufa gitmeli.
Böyle yapılması durumunda, halkın her ferdinin yapılanları anlayışla karşılaması ve hükümete yardımcı olması sağlanabilecek.
Yoksa sadece vergilerin artırılması, öte yandan politikacıların gelirlerine el atılmaması, onlarca yüksek maaşlı yönetici ve yüzlerce yeni istihdam yapılması, düğünlere çelenk gönderilerek gereksiz yere harcama yapılması, resmi araç savurganlığının sürdürülmesi, ikram izaz ve gereksiz dış gezilerin kısıtlanmaması, ek mesailerin rotasyon sistemi ile azaltılmasına gidilmemesi, halkın tepkilerine yol açar ve ülkeyi kaosa sürükler.
Öte yandan bazı Sendikaların, siyasi partiler gibi hareket etmesi, reformlara karşı çıkması, ekonomik sıkıntıları basamak yaparak, grevlerle günlük yaşamı felç etmesi, anavatanı suçlaması, halkımızın ezici çoğunluğu tarafından tepki ile karşılanıyor ve amaçlarının üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğu şeklinde algılanıyor.
Çünkü anavatanın yaptığı yardımların belirlenen amaçlar doğrultusunda kullanılmasını, savurganlıkların, gereksiz harcamaların durdurulmasını istemesi, yararımızadır.
Sosyal medyada yapılan yorumlardan, halkımızın yürürlükteki mevzuatın art niyetli, siyasi ve ideolojik eylemler yapılmasından şikayetçi olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle ülkemizin ve vatandaşların mağdur edilememesi için, uygar ülkelerdeki uygulamalar dikkate alınarak, ilgili yasalar yeniden düzenlenmeli.
Rum, ekonomik sıkıntılarımızdan yaralanarak, bizi kendine bağılı yapmak ve böylece siyasi bakımdan yönlendirmek niyetindedir.
Güneydeki sözde bakanın basındaki açıklamasına göre, Türklerin güneyde istihdam edilmesi ve anavatanla bağlantılarını azaltmak amacı ile AB ile istişare etmektedirler.
Rum’un, bu çabaları, kendi ayaklarımız üzerinde durmamızın ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Kendi ayaklarımız üzerinde durabilmeliyiz
- 19 Ekim 2022, 09:21
- 53
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi