Güney Kıbrıs’ta ekonomik durum çok kötü...
Önümüzdeki iki yıl içinde daralmanın devam edeceği, bunun; işsizlik sorununu daha da körükleyeceği belirtiliyor...
Lüksemburg eski Başbakanı ve Avrupa Halk Partisi’nin (AHP) Avrupa Komisyonu Başkan adayı Jean Claude Juncker’in iddiasına göre; Kıbrıs sorununun çözümü durumunda, ada ekonomisinde kademeli olarak iyileşmeler başlayacak...
İlk beş yılda gayri safi yurt içi hasıla ortalama 2 milyar Euro artış gösterecek...
İkinci beş yılda ise bu artış 5 milyar Euro’ya ulaşabilecek...
Juncker, barışın ilk 5 yılında kişi başına düşen gelirin, bin 700 Euro’luk bir artış göstereceğini iddia ediyor...
Daha sonraki yıllarda bu rakam 3 bin 800 Euro daha artacak...
Kuşkusuz bu rakamların hangi hesaplamalara dayandığını bizler bilmiyoruz...
Juncker’in, bir yerlerden bilgi alarak konuştuğu tahmin ediliyor...
Juncker ayrıca, Maraş’a karşılık, Gazimağusa Limanı’nın ‘AB gözetiminde’ açılmasına büyük bir destek verdiklerini söylüyor...
Ne kadar etkileyici?
Lüksemburg eski başbakanının ortaya koyduğu görüşleri yabana atmayalım...
Ancak; Rum halkının bu tür söylemlere kulak asarak, çözüme destek vereceğini düşünmek yanıltıcı olur...
Rumlara yön veren 3 önemli güç vardır...
Birincisi Yunanistan...
İkincisi kilise...
Üçüncüsü siyasi liderlik...
Bu üçü ortak bir kararla çözüme destek verirse, özellikle kilise ve sermayenin güdümündeki medya da destek verir...
Böylece Rum toplumu “evet”e yönelebilir...
Aksi olursa, sonuç yine “hayır”dır...
Süre çok önemli
İşin bu noktasında akla şu soru geliyor:
Rumları etkileyen güçleri ne kadar süre daha bekleyeceğiz?..
Elbette sonsuza dek beklenemez...
Böylesi bir anlayış, hem Kıbrıs Türk toplumuna, hem de Kıbrıslı Rumlara büyük zarar verir...
Öyleyse bir takvim konmalı...
Rum tarafı buna şiddetle karşı çıksa bile takvim şarttır...
İlk referandum 2004’te yapıldı...
Barış Harekatı 1974’te...
Birinin üzerinden 40, diğerinin 10 yıl geçti...
Takvim için 2014 en iyi zamandır...
Olursa olur...
Olmazsa taraflar el sıkışır ve ‘iki iyi komşu’ olarak yaşam devam eder...
Kıbrıslı Türkler de, kendilerini bir plan ve program dahilinde yönetecek, partizanlıktan uzak bir yönetim şekli oluşturarak, ekonomik kalkınma hamlelerini başlatır...
Meselenin özeti budur...