İki dünya savaşında birbiri ile savaşan ve çok büyük can ve mal kayıplarına uğrayan Almanya ile Fransa gibi, Kıbrıs’ta da iki halkın barışıp dostça ilişkiler içinde yaşaması mümkündür.
Yalnız savaşı başlatan Almanya’nın sebep olduğu kayıplar için tazminat ödediği ve o dönemdeki yöneticilerinin de yargılanıp cezalandırıldığı göz ardı edilmemeli.
Rumlar da gerçekten bizimle iyi ilişkiler içinde yaşamak istiyorsa, sebep oldukları CAN ve mal kayıpları için tazminat ödemeli, hiç olmazsa geçmişte bize karşı işlediği suçları kabul ederek pişman olduğunu açıklaması gerekir.
Yoksa Rum tarafı geçmişte bize yaptığı kötülükleri kabul etmez ve aksine yaptıklarından övünç duyarsa; üstelik başlattığı olaylar nedeniyle ortaya çıkan kayıplarını da bizim tazmin etmemizi isterse, hakça bir barış anlaşması yapılabilmesi düşünülemez.
1963 felaketinin, Rum komşularımızın adanın tümüne sahip olmak arzuları ve idealinden kaynaklandığı inkar edilemeyen bir gerçektir.
Adanın Yunanistan’a bağlanması ideali nedeniyle, 1963-74 döneminde Türk halkına büyük acılar çektirildiği can ve mal kayıplarına uğratıldığı dürüstçe herkes tarafından kabul edilmeli.
1974 harekatının da, Rumların Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan etmeleri ve Türklere karşı başlattıkları katliam nedeniyle yapıldığı unutulmamalı.
Ayrıca, Rumlar, 1974’te adaya barış getirmek amacı ile müdahale eden Türk ordusuna saldırmasaydı, her iki tarafın da hiçbir can ve mal kaybı olmayacaktı.
1957-58, 1963-74 olaylarında orta çıkan tüm mal ve can kayıpları ve çekilen acılar, komşumuzun adaya tek yanlı egemen olmak ideali ile bize saldırmasından kaynaklanır.
Geçmişten günümüze eğer Rumlar bize saldırmasaydı, hiç kimsenin de mal ve can kaybı olmayacaktı.
Kuşkusuz tüm savaşlardan sonra ilgili tarafların mutlaka bir araya gelerek anlaştığı gibi bizim de Kıbrıs’ta bir anlaşma yapmamız gerekir.
Ancak yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen toplumlararası müzakerelerde, Rum tarafının tek yanlı olarak adanın tümünü ele geçirme ideali nedeniyle bir çözüm sağlanamadı.
Üstüne üstlük Rum komşularımız adanın tümünü Yunanistan’a bağlamak idealinden zerre kadar sapmadığını da gizlemek gereği bile duymuyor.
Bu durumda, halen iki halkın da barış ve huzur içinde yaşamasını sağlayan iki kesimliliğin bozulmak istenmesi, iyi niyetli ve basiretli bir tutum olamaz.
Çünkü iki halkın yeniden birleştirilmesi, iki halk arasında rekabet, sürtüşme ,geçimsizlik ve çatışmalara zemin hazırlayacak.
İki kesimliliğin sulandırılmasını ve bozulmasını isteyen yabancıların niyetinin de adanın tümünü Yunanistan’a bağlamak olduğunu bilmemek için çok saf olmak gerekir
Ayrıca adanın tümünde hak talebinden vazgeçmediğini gizlemek gereği duymayan Rumların, olası birleşik yönetimin yürütülemeyeceğini ileri sürerek, yine ortak yönetime el koyacağı da aşikardır.
Bu nedenle Türk tarafı olarak, kanlı Noel gibi felaketlerle yeniden karşılaşmamak için, mutlaka geçmişteki olayları ve deneyimleri dikkate almalıyız.
Türk halkını temsil edenler, geçmişte yaşanan olayları dikkate almaz ve hiçbir şey olmamış gibi, sırf iki halkın yeniden birleştirilmesi uğruna, karşı tarafı memnun edecek şekilde hareket ederse, yeniden kanlı Noel felaketinin tekrarlanmasına hizmet etmiş olacaklar.