Konu üzerinde hatalı yorumlar yapılması nedeniyle, geçmişle ilgili gerçekleri hatırlatmada yarar görürüm. Kıbrıs Cumhuriyeti ve 1963-74 döneminde ekonomik faaliyetlerimiz ve işverenlerimiz sıfır noktasına yakındı.
Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına göre, devlette çalışanların %70’inin Rum, %30’unun da Türk olması gerekirdi. Buna rağmen atamaları yapan Amme Hizmetleri Komisyonu’nda Rumlar çoğunlukta oldukları için, Türklerin devlette istihdamı kısıtlıydı.
Türk halkının önemli bir kısmı geçimini; kuru tarım, bağcılık, hayvancılık ve Rumların yanında işçilikten sağlardı.
1963-74 döneminde ise, halkımızın tümüne yakını yaşamını, ilk zamanlarda Kızılay yardımları, daha sonraları da anavatanın verdiği maaşlar ile idame ettirebiliyordu.
1974 Harekâtı’ndan sonra değişen koşullarda, bize kazandırılan kaynakların işletilmesi amacı ile iş gücüne ihtiyaç duyuldu.
Harekattan sonra turunçgil bahçelerinin kurumaması, sulu tarım alanlarının işletilmesi, sanayi tesislerinin çalıştırılması ve inşaat kesiminde olmak üzere düz işçi ve teknik eleman ihtiyacımız ortaya çıktı.
Bu amaçla anavatandan planlı olarak bir kısım nüfus, ülkemize getirilerek boş olan köylere yerleştirildi.
Türkiye’den getirilen işçi ailelerinin katkıları sayesinde kaynakların değerlendirilmesi ve ekonominin canlanması sağlanabildi. Kalifiye personel ve sanatkâr ihtiyacımız da yine anavatandan gelenler tarafından karşılandı.
Barış harekâtından sonra ekonomik durumumuz iç açıcı değildi. Anavatanın giriş gümrüklerinde valiz ticaretine göz yumması sayesinde, ekonomimiz canlandı ve birçok iş adamlarına sahip olduk. Bu iş adamları daha sonra önemli yatırımlar yaptılar.
Ayrıca, anavatandan gelen yatırımcılar sayesinde, inşaat ve turizm kesimlerinde atılım yapıldı. Böylece hem ülkemize zenginlik kazandıran çok değerli eserler yapıldı. Hem de bu iki sektör sayesinde ekonomimiz canlandırıldı.
1974’ten sonra ilk dönemlerde düz işçi açığımızın çok fazla olması nedeniyle, kontrolsüz olarak ülkemize kendi iradesi ile gelen herkesin yerleşmesine göz yumuldu. Zaten o dönemde ülkemizdeki yaşam koşulları yabancıların eşmesi bakımından çok da çekici değildi.
Zamanla kaçak işçiliğin yaygınlaşması, çeşitli sakıncalara sebep oldu.
Bunun üzerine kayıt dışılığı önleyici etkin yasalar çıkarıldı ve sıkı denetimler sonucu yaklaşık 80 bin dolayında kuzeyli soydaşımız ülkemizden ayrılmak zorunda kaldı. Boşalan yerlere yine yerli işçi istihdam edilmedi.
Ancak ülkemizde düz işçi açığı olması nedeniyle, ayrılan kuzeyli soydaşlarımızın boşluğu, yine başıbozuk bir şekilde gelen Afrikalı, Uzak Doğulular tarafından dolduruldu.
Afrikalı ve Uzak Doğulu işçiler, kazandıklarının çoğunu döviz olarak ülkelerinde gönderiyor. Ayrıca uyuşturucu, cinayet, gasp, hırsızlık gibi ağır suçlar işlemektedir.
Sonuç olarak işçi ihtiyacımızın kendi iradesi ile ülkemize gelenlerle karşılanması sakıncalı olmaktadır.
Bu nedenle işçi ve kalifiye elemen ihtiyacımızın, Almanya, Kanada ve benzeri ülkeler gibi belirlenecek kriterlere bağlı olarak, anavatandaki ilgili resmi kuruluşlar ile işbirliği yaparak karşılanması daha isabetli olacak.
Ayrıca, eğitim sistemimizde yapılacak düzenlemelerle, ara elemanı ve teknik eleman yetiştirilmesine önem verilmelidir.
Kalifiye ve düz işçi ihtiyacımızın karşılanması
- 31 Temmuz 2019, 10:40
- 87
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi