15 yaşındaki Mahmut Gül’ün “iş kazası” nedeni ile yaşamını kaybetmesi toplumu sarstı. Medya ve sosyal medyada duyarlı, tepki dolu yazılar yazıldı, sözler söylendi. Güney Kıbrıs’taki büyük orman yangınında yanarak yaşamlarını yitiren Mısırlı 4 işçi için de duyarlı sözler söylendi, yazılar yazıldı.
Kuzey ve Güneydeki bu iki vahim olayın benzer yanları var. Yanarak hayatlarını kaybeden o 4 işçi, Güneyde tarım ve hayvancılık alanında çalışıyorlardı. Kuzeyde basın haberlerine göre, “kayıtsız” çalışan 15 yaşındaki Mahmut Gül’ün babası, Güzelyurt bölgesinde uzun yıllardır çobanlık, annesi de tarım işçiliği yapıyormuş. Kendisi de burada okuyor ve ortaokuldan da bu yıl mezun olmuş. Meslek Lisesine kaydolmuştu. Nereden bakarsanız bakın her iki olay, dram…
Kıbrıs’ın Kuzey ve Güneyinde yaşayanlar olarak, bir birimize dönük, karşıtlığımız hatta “düşmanlığımız” olsa da, önemli bir benzerliğimiz var. Yabancı iş gücünü ekonomimiz, refahımız için değerlendiriyoruz. Ama onlara bakışımız insani değildir. Onları gerçekte görmüyoruz.
Bakın, Pandemi nedeni ile turizm sektörü darbe yedi. Kamu kaynakları ile oralarda çalışanlara destek gündeme geldiğinde, dönemin Başbakanı demeç vermişti. “Onları casinocular ve patronları ödesin” demişti. Bu büyük tepki toplamış, demokratik güçler açık tepki koymuştu. İçi boş o laf ortada kaldı.
Rahmetli Sonay Adem’in Çalışma Bakanlığı döneminde, yabancı iş gücünün kayıt altına alınması, sosyal güvenlik kapsamında, insani koşullarda çalışıp yaşaması için kararlılıkla adım attığımızda, inanılmaz bir karşı ittifak oluşmuştu. Bir yandan dar bir milliyetçi bakış malullüğündeki bazı sol ve sağ kesimler ile insan emeği üzerinden oyun oynamak amacında olan kimileri, ortak tepki koymuştu. Ama akıl dolu yaklaşım hakim olmuştu. Ancak şimdilerde bu yine yalama oldu. Afrika ve Asya’dan, Türkiye’den insanlar çeşitli yollarla ülkede kaçak yaşıyor ve sosyal güvenlikten uzak çalıştırılıyor. Evet başta turizm sektörü olmak üzere inşaat, sanayi alanında faaliyet gösteren kurumsallaşmış işletmeler kurallara sadık oluyor. Yani iyi ve kötü yan yana. Nereye kadar?
Ancak hala en esaslı noktalara çare üretmiyoruz. Bunlardan biri Beyaz Kimlik Kartı meselesidir. Kurallarla, denetimle bu işi hala ele almıyoruz... Belli makul bir süre sonunda, seçme ve seçilme hakkı dışında, KKTC Vatandaşlarının sahip oldukları haklarla, ülkede iş ve toplumsal alanda yaşama hakkına sahip olmayı hala onlardan esirgiyoruz. Bu neyi teşvik ediyor? Arka kapıdan vatandaş olma oyununu. Bu da oy hesabı ile sağ siyasi odakların gelişi güzel vatandaşlık dağıtmasını getiriyor. Bu ise bu ülkeyi vatan bilen insanların ülkeye, devlete dönük aidiyetini sarsıyor. Vatandaşlık anlamsızlaşıyor.
Vatandaşlık duyarlılığı zedelemiş bir memlekette ise her olumsuzluk beslenir. Bakın bugün, bir Azınlık Hükümeti, Anayasanın kuralı olan; ‘boşalan Bakanlığa 10 gün içinde atama yapılır’ amir hükmünü pervasızca çiğniyor. Çünkü vatandaşlık ve devlete aidiyet yerlerde sürünüyor.
Her acı olaydan sonra vicdanı temizlemek için dövünmeyi bir yere bırakın. Bir an evvel Beyaz Kimlik Kartı ve benzeri sorunları ele alıp çözmeye kendimizi odaklayalım… Unutmayın ki eğer bir ülkede yerli veya yabancı bir kesim insan, sosyal adaletten ve demokratik hukuk devleti ilkelerinden uzak; ezilerek yaşıyorsa; o yerde huzur ve ahenk olmaz. Kriminal vakalardan, sosyal bunalımlara kadar her şey gelişir. Faşizan kültür beslenir. “Irkçı değilim” dersiniz, ama paltosu, sırtınızda yer alır.
İş Kazası ve Beyaz Kimlik Kartı
- 12 Temmuz 2021, 03:03
- 123
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi