KKTC’de hiçbir sektör ve grup sahiplenilmiş değildir ama bugünlerdeki konumuz inşaat sektörü ve bu sektörde faaliyet gösterdikleri için Güney Kıbrıs’ta tutuklananlardır.
Güney’deki mahkemeler devam ediyor; her hafta yeni haberler alıyoruz. Tutuklular Kıbrıslı Türk değil diye ilgilenmiyoruz. “Para kazanmaya geldiler, ne halleri varsa görsünler” havasındayız! İnşaat sektörünün yatırımcılarına da aynı gözle bakıyoruz: “Para kazanmak için doğayı katlettiler; artık yeter!” Neredeyse, “batsınlar da kurtulalım” diyeceğiz ama utanıyoruz!
Zaman zaman bu sektörün gelirlerinin nasıl dağıldığını ve Kuzey Kıbrıs’taki yaşam olanakları ve tarzı için ne büyük bir nimet olduklarını hatırlayanlarımız da oluyor tabii… Küçük esnaftan sanayiciye, ithalatçıdan mimar-mühendise, arazi sahibinden belediyelere kadar bütün yurttaşlarımızın bu işten pay aldığını biliyoruz zaten. Kamu görevlileri kendilerini bunun dışında olduğunu ve devletin her durumda maaşlarını ödeyeceğini düşünüyorlar galiba ama onların yanıldığı da gün gibi ortadadır. Vergi yoksa maaş da yoktur!
Son günlerde KKTC yetkililerinin bu sorununun önemini idrak etmeye başladıklarına dair işaretler görüyoruz. 2024 yılının ilk aylarında kimseyi dinlemeden geçirdikleri Yabancılara Taşınmaz Mal Satışı ile ilgili yasayı tadil etmeye hazırlanıyorlar. İlk etapta yasa gücünde bir kararname geçirerek bir rahatlama sağlamaya çalıştılar. Belki biraz daha hızlanırlar ve sektörün devamlılığını sağlayacak tedbirleri alırlar diye umut ediyorum.
Güneyde tutuklanan yabancılar için takındığımız tavır ise tam bir garabettir. GençTV’de Didem Gürses’in sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tatar, Simon Aykut’un güneye geçmesi halinde tutuklanacağı bilgisi olduğunu anlattı ve “Aykut için yıllardır Rumlar hazırlık yaptılar. Kendisi de bilirdi. Geldi görüştük. Kendisine Güney’e geçme dedim. TMK’ya başvur dedim. Gitti tutuklandı. Benzer durumda olanların o tarafa gitmemesi lazım” bile dedi. İdarenin en yüksek yerinde oturan kişi, Rum tarafının hangi hukuki normaları çiğnediğini, bu tutuklamaların iki halkın ilişkilerine verdiği zararları anlatacağına Simon Aykut’un kendisini dinlemediğinden yakınıyor!
Çok enteresan! Bu sektöre yatırım yapan yerli veya yabancı yatırımcıları nasıl koruyacaklarını; bu sektöre hizmet verenlerin haklarını nasıl savunmakta olduklarını anlatarak kamuoyunun desteğini almaya ve yola daha güçlü bir şekilde devam etmenin koşullarını oluşturmaya çalışacağına bu işlere karışanlara Güney’e gitmemeyi tavsiye eden bir Cumhurbaşkanımız var!
Belki Tatar inanmıyor ama Güney’deki avukatlar, Güney’deki yasal düzenlemelerin Kuzey’de geçerli olamayacağına dair argümanlar üretiyor ve mahkemede cansiperane bir mücadele veriyorlar. KKTC makamları bu argümanları daha da güçlendirerek kamuoyuna sunmak, ilgi duyan dünya devletleri ve diplomatlarla paylaşmak zorundadırlar. Gezmek için harcadıkları paraların bir miktarını bu işe ayırmaları gerekiyor.
Rum Yönetimi, Kuzey’de terk edilen mülkler için canhıraş bir mücadele verirken Güney’de terk edilen malları yağmalamaya devam ediyor. Bu toprakların üstüne askeri üs yaparak yabancılara peşkeş çektiler. Bunu bile yaptılar ama Kuzey’den hiçbir itiraz yükselmedi. KKTC yönetimi, güneyde terk edilen mallar olduğunu dünyaya duyurmakta çaresiz kalıyor. Bu iş için bir kuruş bile harcamayı göze almadı.
Yeterince somut yazdım… Öncelikle bu iki husus hakkında yetkililerden yanıt bekliyorum!
KKTC makamları, inşaat sektörü yatırımcılarına ve pazarlamacılara sahip çıkmayarak tam bir aymazlık sergiliyor; kimseye sahip çıkmayacaklarının mesajını veriyorlar!