banner564

İkinci bir takıyyeye karnımız tok artık!


12 Eylül 1980’de 24 yaşında solcu bir militandım ama darbenin dehşetinden doğrudan zarar görmedim. Okulu ikinci kez bırakmak zorunda kalmış olsam bile yakın arkadaşlarımın yaşadığı işkenceler ile kıyaslandığında bunu “kayıp” olarak görmemek gerekir.
Bir de Türkiye halkına, özellikle Diyarbakır’da yaşatılanlar var: Tecavüzler; işkenceler ve cinayetler… Kitaplar bunlarla dolu… Kimsenin başına gelmesin!
Türkiye, kendi insanlarına bunları reva görenlerin kurduğu düzeni sivilleştirmeyi aradan uzun yıllar geçmiş olmasına karşın başaramadı. Ne farklı düşüncelere tahammül var; ne farklı kimliklere; ne de farklı yaşam tarzlarına… 2022 yılında iktidara gelmek için yola çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi, kadrolarının dinci eğilimlerine karşı sivilleşme için adımlar atacak diye liberaller ve demokratlar tarafından da desteklendi. Türkiye halkı özgürleşsin ve nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşasın diyenler, AK Parti’nin dinci eğilimlerine aldırmadan destek verdi.
Kıbrıslı Türkler olarak bu sürecin tam da göbeğinde yer aldık. “Takıyye” miydi değil miydi diye tartışmayacağım; Kıbrıs sorunun çözümlenmesi oyunu ile AK Parti iktidarının Dünya devletlerinin desteğini almasına yardımcı olduk. Şimdiki duruma bakarak bütün bu yaşananların “büyük bir oyun” olduğunu ileri sürmek kolaydır ama 12 Eylül’ün üstüne 28 Şubat ve başörtüsü yasaklarının Türkiye halkına yaşattığı zulümden kurtulmak için “farklılıklara saygı duyarak birlikte yaşamak” arayışına girmek, kutsanması ve kutlanması gereken bir davranıştı.
AK Parti iktidarları bu arayışı boşa çıkardı. Kutsanan arayışları “lanetli” hale getirdi. Bugün hapishaneler aydınlarla doludur. İnsanlara karşı işledikleri tecavüz, cinayet gibi suçlardan mahkum olanlar serbest bırakılırken “siyasi mahkumlar” yargılanmayı bekleyerek hapishanelerde çürüyorlar. 
Arapça’dan Türkçe’ye de geçmiş olan “takıyye”, “bir Müslümanın zor bir durumdan kurtulmak için İslam’ı inkar etmesi ve Müslüman değilmiş gibi davranmasını” anlatan bir deyimdir. Şimdi baktığımız zaman Erdoğan ve arkadaşlarının 2022 ile başlayan demokrasi ve çoğulculuk anlayışının “takıyye” olduğunu iddia etmek çok kolaydır. Gerçek kimliklerini ve amaçlarını gizlediler ve başardılar! İnsanların gözüne “demokrasi ve çoğulculuk” kumları fırlatarak baskıcı bir rejim inşa etmekte çok başarılı oldular. 
Şimdi “12 Eylül Anyasası’ndan kurtulalım” veya “sivil bir anayasa yapalım” diyerek kim bilir neler tasarlıyorlar? Erdoğan ve arkadaşlarının böyle bir anayasa yapıcılığı ile Türkiye’ye getirmek istediklerinin neler olabileceğini düşünün isterseniz! Yargısız infazlar mı istersiniz; yoksa bilim dışı görüşlerin tartışılmasını bile engelleyecek bir “çoğulculuk” mu?
Bence kalsın! Şimdi olabilecek bir anayasadan çok daha iyi olduğunu görmeden iddia edebilirim; 12 Eylül anayasası olduğu yerde kalsın!

YORUM EKLE

banner608

banner474