banner564

İki yüzlü politika

Rum liderlerinin ‘ulusal dava’ konusunda herhangi bir görüş ayrılıkları yoktur...

   En sağcısı da, en solcusu da Ada’nın, Yunanistan’a bağlanmasından yanadır...

   Yine tüm partilere göre Türkiye işgalcidir...

   Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974’te başladığına ilişkin ‘yalana’ tümü ortaktır...

   Kıbrıslı Türkleri ‘azınlık’ görme ve zaman içerisinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalayıp, asimile etme konusunda en ufak bir görüş ayrılıkları yoktur...

   Bırakın Cumhurbaşkanlığını...

   Bakanlar Kurulu’nda ve parlamentoda Kıbrıslı Türklerin de olmasını istemiyorlar...

   Herhangi bir yerde Türkçe yazılı bir ifade görmeye şiddetle karşıdırlar...

   Kıbrıslı Türklerden para toplayan büyük süpermarketlerde dahi Türkçe yazılı bir kelime göremezsiniz...

   Bu ulusal politikalarıdır...

   İçte kıran kırana olsalar bile; Kıbrıs konusunda tek yumruk olduklarını görmemek için kör olmamız gerekiyor...

 

Maske çabuk düştü

 

   Şimdiki Cumhurbaşkanları Nikos Anastasiadis, 2004 referandumunda “Evet”i savundu...

   Cumhurbaşkanı olduktan sonra Annan Planı’nın öldüğünü söyledi...

   Kıbrıslı Türklere bedava sağlık hizmeti Anastasiadis’in döneminde kaldırıldı...

   Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Kıbrıslı Türklerin oy kullanmalarını engelleyici ‘taktika’ da onun döneminde sergilendi...

   Ve dünkü Afrika’nın manşetinde yer alan bir başka üzücü olayın organizasyonunu da Anastasiadis iktidarı gerçekleştirdi...

   Afrika Gazetesi Başyazarı Şener Levent ‘Bodamya da kayıp, kahramanları da’ başlıklı yazısında, iki toplumlu köyde yaşananları gündeme getirdi...

   1974 kayıplarından 2 Kıbrıslı Rum için Bodamya köyünde askeri tören düzenlendiğini ve bu Rumlara ait  büstlerin Yunan bayrağına sarılarak açılmasından şikayet etti...

   Törene katılan Rum İçişleri Bakanı Hasikos da törende yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974’te Türk istilası ile başladığını iddia etti...

   15 Temmuz faşist Cunta darbesinden ise hiç söz etmedi...

 

Bodamya nasıl kaybedildi?

 

   Halbuki; Bodamya köyü, 1974 sonrasında 40 civarında Kıbrıslı Türk’ün yaşamaya devam ettiği bir köydü...

   Rum propagandası her zaman için yabancılara “işte iki toplum birarada yaşayabiliyor” diyerek bu köyü örnek gösterdi...

   Aslında Bodamya’yı, bu köyün sakini Rumlardan dinlemek gerekir...

   Yıllar önce ziyaret ettiğim bu köyde, 15 Temmuz darbesinin acılarını yaşamış büyük bir çiftlik sahibinden gerçekleri öğrenme şansı bulmuştum...

   Şöyle demişti:

   “Bodamya toprakları bir zamanlar Türklerindi... Birkaç ağa, bu topraklarda bizleri de köle gibi çalıştırıyordu... Sonra Kıbrıslı Türk kardeşlerimizle birlikte toprak ağalarına karşı mücadele verdik ve kazandık. Elde ettiklerimizi de paylaştık...”

   Bu ne demek oluyor?..

   Türk’ün elindeki toprakları, yine Türkle bir olup Rumlaştırmak!..

   İlginç değil mi?..

   Hep içkili, kadınlı sofralarda dağıtacak değiliz ya!!!

   Bazen de ‘halkçı ve devrimci Kıbrıslı Türkleri’ kullanmak gerekiyor...

   Sonra 15 Temmuz darbesini anlatmıştı...

   Hamile olan eşinin doğumundan bir hafta önce Lefkoşa’nın Kaymaklı bölgesinde bir arkadaşın evine yerleştiklerini söyledi...

   Ve 16 Temmuz günü başına gelenleri şöyle anlattı:

   “Kapımız çaldı, eşim açtı... Ben üst katta giyiniyordum... Doğuma hazırlanan kadına evi terk etmesini söylediler... Sonra  aşağıya indim. Yunan askerinin yanındaki genç silahın namlusu üzerime çevirdi...  Gözlerime inanamadım... Yıllarca yanımda çalışmış, ekmeğimi yemiş bir gençti... Kendisine ‘utanmıyor musun, ustana silah çeviriyorsun’ dedim... O da bana şartların değiştiğini söyledi ve evi terk etmemizi önerdi... Karımı alıp doğruca hastaneye gittim...”

  

Bunlar deşifre edildi

 

   Anlattıklarımda abartma yok, hatta eksikler var...

   Üç dilli Diyalog gazetesinde bu söylenenleri fotoğraflarıyla aktarmıştım...

   Kıbrıslı Rumların önemli bir kısmı 15 Temmuz faşist Yunan darbesinde büyük sıkıntılar yaşadı...

   Bazıları yakınlarını kaybetti...

   Ve, 1974 sonrasında ‘iki toplumlu’ olmakla övünülen bu köyde, 40 yıl aradan sonra, üstelik ‘evet’ci Anastasiadis’in döneminde, iki kayıp Rum için büst dikilmesi ibret vericidir...

   Büstlerin Yunan bayraklarına sarılması beni şaşırtmadı...

   Hep böyle oluyor...

   Ama, Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yapıldığı gün, oyunu kullanamayan Kıbrıslı Türklere ‘Havusa Nafgalis’ (Haspa çıkar) diyerek hakaret eden Hasikos’un, bu kez kilise avlusu önerildiği halde,  Yunan bayraklarına sarılı iki büstü,  Türk arazisi üzerine dikmesi basit bir olay değildir...

   Kıbrıslı Türklere yapılan büyük bir hakarettir...

   Afrika’nın vurguladığı gibi Bodamya’ya kıymaktır...

   Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Rum Cumhuriyeti’ne dönüştürüldüğünün kanıtıdır...

   Avrupa Birliği bunları da mı göremiyor?..

   Yoksa bizler mi gözlerine sokamıyoruz?..

   Sahi, hükümetimiz ve liderimiz ne yapıyor?..

YORUM EKLE

banner471

banner473