Kıbrıs sorununun çözümünü istiyoruz...
Bunun için de yıllardan beri umutla müzakereleri sürdürüyoruz...
Annan Planı’nı destekleyen bizler olduk...
Ne var ki hem Rumların AKEL’i hem de Avrupa Birliği bizlere kazık attı...
AKEL, son dakika ‘evet’ten vazgeçti...
Avrupa Birliği “hayır” diyenin cezalandırılacağını açıkladığı halde bunun tam tersini yaptı...
Şimdi ikinci bir referandum hazırlığı yapılıyor...
Bizim taraf “yeni bir oluşuma gidilecek” diyor, Rum tarafı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘hafif bir yama’ ile devam edeceğini belirtiyor...
Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘yama olmamız’ demek, sonsuza dek azınlık statüsünde yaşayan ve hiçbir zaman yönetmeyen bir toplum olmak demektir...
Böylesi bir durumda Kıbrıslı Türkler bu adayı kısa sürede terk etmek zorunda kalır...
Öyleyse; Rumların yaptığı gibi ortaya kesin bir tavır koymamız gerekiyor...
Hem Anastasiadis’e hem de AB’ye şunu söylemeliyiz:
“Biz, siyasi eşitliğe dayalı federal bir devlet istiyoruz”...
Cevap “Evet” ise yola devam...
Yok, son iki günden beri Sözcü Barış Burcu’ya saldıranların söyledikleri gibi “hayır” ise, o zaman bu müzakerelerin sonuç getireceği hayaline kapılmak yanlış olur...
Boşu boşuna ne halkımızı kandıralım...
Ne de iç sorunlarımızı erteleyelim...
İstersek her şey mükemmel olur
Bazı kişiler “çözüm olmazsa yanarız, biteriz” şeklinde görüş belirtiyor...
Ama niçin ve ne şekilde yakılacağımızı veya biteceğimizi söylemiyorlar...
Adayı bölen bizler değiliz...
Çözümü engelleyen de bizler değiliz...
Öyleyse niye batacağız?..
Niye biteceğiz?..
Tam tersi dirilmek ve ileriye geçmek için çalışacağız...
Bunu şimdiki sistemle başaramadığımızı çok net bir şekilde görebiliyoruz...
Öyleyse sistemi düzeltip, çok hızlı bir şekilde gelişmenin yollarını bulacağız...
Dünyada hiç kimsenin sahip olamadığı güçlü bir destekçimiz var...
Savunma giderlerimizi Türkiye karşılıyor...
Her yıl 60 bin kadar öğrencisini, bir milyona yakın turistini bize gönderiyor...
Ulaşım sorunumuzu o çözüyor...
Tüm yatırımları finanse ediyor...
Cari bütçeye de yılda 300 milyon para akıtıyor...
Daha ne yapsın?..
Bizlere düşen, Türkiye’nin güçlü yardımlarını doğru bir şekilde kullanmak; artık yatırımı ve üretimi teşvik eden bir modeli uygulamaya koymaktır...
Yatırımların artması halinde, Kuzey Kıbrıs’ın tüm sıkıntılarını ortadan kaldırmak olasıdır...
Yapılması gereken bir başka şey de; çöplüğe dönen ülkemizi temizlemek ve keskin kurallar getirerek çevreyi temiz tutabilmektir...
AB kurallarını uygulayabiliriz
Bunları başarmak zor değildir...
İstek olursa, kısa sürede düzlüğe çıkabiliriz...
Avrupa’daki kuralları, AB üyesi olmadan da uygulayabiliriz...
Kıbrıslı Türkler olarak yeni bir kararın arifesindeyiz...
Bu süreçte halkın kamplara ayrılmasını teşvik edenlere aldanmamalı, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmeliyiz...
Güneyde en sağcı partiler DİSİ, DİKO, EVRO.KO ve en solcular AKEL ile EDEK tek ses, tek nefes veriyor...
Tümü “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı kırmızı çizgimizdir” diyor...
Bizim de ‘kırmızı çizgimiz’ siyasi eşitliğe, iki bölgeliliğe, Türkiye’nin garantisinin devamına dayalı federal bir devlettir...
Anlaşırsak ne ala...
Anlaşamazsak herkes kendi yoluna...