Kıbrıs sorununda geçtiğimiz yıl referandum için çeşitli tarihler verilse de, görüşme masasında istenilen noktaya gelinemedi. Görüşme masasının tansiyonu, ikinci Mont Pelerin görüşmesinden sonra yükselirken, sonrasında Kıbrıs sorununda tam bir sessizlik hâkim oldu. Kamuoyu tarafından bilinen tek şey Ocak ayında görüşmecilerin Cenevre’de bir araya gelecekleri ve sonrasında beşli konferansa geçileceğidir. Cenevre öncesi tarafların açıklamaları ise tamamen kafa karıştırıcıdır.
Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı; 2017'nin ilk iki-üç ayında federal anayasanın, kurucu devlet anayasalarının ve uygulamaya ilişkin birçok teknik hususun hazırlanması gibi konular çözüme bağlandıktan sonra 2017 baharında yapılacak ve Ada'nın birleşmesi konusunun halka sunulacağı bir referandum olabileceğini dile getirmektedir.
Başkan Sayın Anastasiadis Trodos’da müzakere heyetiyle yaptığı değerlendirmede ise; Müzakereciler düzeyindeki görüşmelerde çok da ilerleme kaydedilmediği, bütün başlıklarda açık konular ve anlaşmazlıklar olduğu teyit etti. Yönetim, Mülkiyet, Ekonomi ve AB gibi bütün konularda anlaşmazlık bulunduğunu, Toprak ve Güvenlik konularının ise Cenevre’ye havale edildiğini belirtti. Yapılan değerlendirme temelinde Cenevre’de anlaşmaya varılması ve bütün başlıkların kapatılmasının imkânsız görüldüğünü ifade etti.
9-11 Ocak'ta Ada'nın Türk ve Rum liderleri İsviçre'nin Cenevre kentinde bir araya gelecekler. 12 Ocak tarihinde de garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin de katılacağı beşli konferans izleyecek. Beşli konferansın hangi düzeyde gerçekleşeceği soru işareti iken, Cenevre’de bir karmaşanın yaşanabileceği hissine kapılmamak elde değil. Bunun işaretlerini yine bir yıl öncesinden, 1 Ocak 2016 tarihli yerel basında da görebiliyorduk. Başkan Sayın Anastasiadis, açıklamalarında müzakerelerin iki toplum arasında yapıldığını, yani iki devlet arasında olmadığını belirtmekteydi. Yakın zamanda benzer bir açıklamayı da farklı bir şekilde dile getiren Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı, Yoannis Kasulidis oldu. Anlaşmaların, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin imzasını taşıdığını, bu nedenle Kıbrıs Cumhuriyetinin onayına da gereknimi olduğunu da ifade etti. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kimin temsil edeceğinin önemli olmadığını fakat önemli olanın Kıbrıs Cumhuriyeti’nin masada olması gerekliliğine vurgu yaptı.
Konferans beklentimiz, bizim anladığımız ve arzu ettiğimiz şartlarda gerçekleşmemesi için Güney Kıbrıs elinden geleni yapmaktadır. Bunun için Fransız anayasa uzmanlardan yazılı bir görüş bile aldılar. Bilirkişi raporunda, “Kıbrıs Cumhuriyeti’” sadece hazır bulunmakla değil kendisiyle alakalı olan herhangi bir şeyin kendisine bildirilmesi konusunda kazanılmış hakka sahip olduğu, ayrıca anlaşmaların tarafı olarak kararlarda yer alması gerektiğine vurgu yapıldı. Ayrıca yazılı rapora göre, Türk tarafının dile getirdiği beşli konferans terimine, söz konusu terimin, “dört tarafın, üç garantör ülke ve Kıbrıs Cumhuriyeti olmasını, beşinci taraf olarak da etkilenmiş taraflar olarak Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların, iki toplum şeklinde konferansa katılmasının gerektiğini belirtiler.
Kısaca büyük bir heyecanla 12 Ocak 2017 tarihini bekliyoruz. Cenevre’nin ne şekilde gelişeceğini şimdiden söylemek zor... Fakat bir an önce kendi iç sorunlarımıza da odaklanmalıyız. Öncelikle kendi toplumsal iç barışımızı sağlayacak adımları atmalıyız. Çok sesli bir şekilde Cenevre’ye gidiliyor olması, Cenevre sonrası kendi içimizde yaşayacağımız sıkıntıları şimdiden işaret etmektedir. Toplumsal iç huzurun 2017 yılında sağlanması dileklerimle… 2017’nin herkes için mutlu ve sağlıklı bir yıl olmasını diliyorum, iyi pazarlar..