Her iki toplumun da gündeminde sürekli Kıbrıs sorunu vardır...
Ne var ki; iki tarafın halkı da bu sorunun çözümü konusunda ortaya gerçekçi görüşler koyamıyor...
Halkın bir kısmı meseleye ‘milli çıkarlar’ açısından bakıyor, bir kısmı da ‘ekonomik ve sosyal çıkarlara’ göre değerlendirmede bulunuyor...
Özellikle de Kıbrıslı Türklerin ezici çoğunluğu, sorunun çözümü konusunda ekonomik ve sosyal çıkarları öne çıkarıyor...
İşsiz kalan adam “çözülse şu Kıbrıs meselesi de kurtulsak” diyor...
Elektriği kesilen, aracııyla sürekli çukurlara düşen veya Avrupa’ya aktarmalı seferlerle uçanlar da öyle...
Kıbrıslı Türkler arasında birçok insan, sorunun çözülmesi halinde, işsizliğin ortadan kalkacağını, herkesin Euro milyoneri olacağını düşünüyor...
Kimisi daha az çalışacağını ve sosyal haklarının daha fazla olacağını hesap ediyor...
Bir kısım insan, Türk tarafındaki fiyatlardan rahatsızdır...
Bazı ürünlerin Rum tarafında daha ucuz olduğunu gördükçe “çözümsüzlük nedeniyle bizdekiler kazıklıyor” değerlendirmesinde bulunuyor...
Yine; çözüm olması durumunda sosyal yaşamın daha iyi olacağına inananlar vardır...
Çocuğunu daha iyi bir parka götürebileceğini, kaldırımlı yollarda yürüyeceğini, rüzgar estiğinde elektiğinin kesilmeyeceğini düşünerek çözümün biran önce gerçekleşmesini istiyor...
Bir de gözü kapalı bir şekilde iki toplumun ‘kardeşliğini’ savunanlar vardır...
Onlara göre; iki toplumu birbirinden ayıran Emperyalizm’dir...
İngiltere ve ABD’yi suçlayarak, 1963’tan 1974’e kadar yaşananları sağlıklı bir şekilde tahlil etmekten ve gerçekleri vurgulamaktan kaçınıyorlar...
Peki dış güçlerin etkisi yok mudur?..
Elbette vardır...
Onların geliştirdiği plan ve programlar mutlaka etkileyicidir...
Ama, özellikle insan hayatı söz konusu olduğunda insan düşünmez mi?..
Silahı alıp, masum insanları öldürmeye giderken “Emperyalizmin emrini’ mi yerine getiriyor?..
Yoksa bunu ırkçı düşüncelerle mi yapıyor?..
Sorunun nedenlerini herkesin iyi tahlil etmesi ve olası bir çözüme giderken, geçmişin acılarını bir daha yaşatmayacak önlemlerin alınması kaçınılmazdır...
Üzücü olan şu ki; Rum tarafında hala egemen olan ırkçı, şöven görüşler; adada kesinlikle Türk varlığı istemiyor...
Irkçılık yüzünden bunca zaman yaşanan acılardan ders çıkarmak ve insanların kardeşliğini öne çıkarmak yerine; Helenlerin egemen olacağı bir düzen hayal ediyorlar...
Kıbrıslı Türkleri bu ülkenin eşit ortağı olarak görmüyorlar...
Binlerce insanı canından ve malından eden bu zihniyetin, AB ilkelerine ters düştüğünü kabullenmiyorlar...
Halbuki bizler bu ülkede artık kalıcı bir çözüm istiyoruz...
Sadece daha iyi parklara ve daha iyi yollara kavuşmak için değil...
Çözüm olması durumunda çalışmayan ve tembellik yapan insanların yine işsiz kalacağını hepimiz biliyoruz...
Gökten Euro’lar yağmayacak...
Güney’de işsizlik oranı yüzde 30’lara tırmanırken, Ali’ye, Veli’ye ‘altın tepsi içinde’ makam tahsis edilmeyecek...
Öyleyse biz neden çözüm istiyoruz?..
Bu ülkede silahlanma yarışının durması için...
Yüzünde yeni tüy bitmiş çocukların eline ağır silahlar vererek, onları cepheye sürümemek için...
Türkiye ve Yunanistan arasında dostluk köprülerinin kurulması için...
Türkiye’nin hak ettiği AB üyeliğinin gerçekleşmesi için...
Güzel ülkemizde tüm insanların dostluk ve kardeşlik içerisinde yaşayabilmesi için...
Kuşkusuz; dostluk ve kardeşlik ilişkileri tek tarafın istemesiyle kurulamaz...
Karşı tarafın da aynı düşünceleri paylaşması gerekir...
Ve bu noktada baş adres her zamanki gibi kilisedir...
Kilise siyasetten çekilirse, Kıbrıs sorununun çözümü kolaydır...
Çekilmezse; ayrılık kalıcıdır...