Polisin bir haftalık raporu, küçük bir ülkede trafik canavarının nasıl beslendiğini ortaya koyuyor...
Hemen her ay 2 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazalarının sayısını artarken, denetleme sırasında ortaya çıkan suç oranları da hepimizi ürkütüyor...
Neredeyse her 2 sürücüden bir tanesi hakkında polis yasal işlem yapıyor...
Bunların çoğunluğunu aşırı sürat yapanlar oluşturuyor...
Yolların kötü ve güvensiz olmasına aldırmayan insanlar, süratli araba kullanmaktan da vazgeçmiyor...
Böylece hem kendi canlarını, hem de hiçbir suçu olmayan insanların canlarını tehlikeye sokuyorlar...
Aşırı süratin yanı sıra, alkollü araba kullanma, direksiyon başında cep telefonuyla konuşma ve mesajlaşma suçları da giderek artıyor...
Cep telefonu ile mesajlaşma nedeniyle 4 tane çok genç öğretmenimizi kaybetmenin üzerinden çok zaman geçmedi...
Ama, yaşanan bu kadar acıya karşın insanların ders çıkarmaması çok dikkat çekicidir...
Denetimler 100 kat artırılmalıdır
Öyleyse ne yapmalı?..
Polisiye tedbirler ve cezalar artırılmalıdır...
KKTC’de 4 tane genç öğretmenin ölümüne yol açan sürücüye sadece 4 yıl hapislik vererek, bu tür suçların önüne geçilemez...
Hiçbir caydırıcılık olamaz...
Vijdan sahibi hiç kimse bu düzenin bu şekilde devamına izin veremez...
Yazık, günah değil midir?..
Avrupalı olmak için herşeyini kaybetmeyi göze almış bu ülkenin milletvekilleri ve bazı sivil toplum örgütleri, Avrupa’da trafik suçlarına ne tür cezaların verildiğini neden araştırma zahmetine katlanmıyorlar?..
Araştırıyorlarsa, benzeri önlemlerin kendi ülkemizde de alınması için neden harekete geçmiyorlar?..
Aşırı süratli araç kullananları, cerp telefonunda konuşanları ve mesajlaşanları cesaretlendiren; cezaların ve denetimlerin yetersizliği değil midir?..
Öyleyse daha neyi bekliyoruz?..
Hükümet bu sorunu erteleyemez
Hükümetimiz bu konuda ne tür çalışmalar yapıyor?..
İçişleri ve Ulaştırma Bakanları’nın ne tür hazırlıkları var?..
Polis sayısı mı yetersiz?..
Daha önce çok kez yazıldığı gibi; buna çare bulmanın zor olmadığını tekrarlayabiliriz...
Sadece 50 kişinin yeterli olabileceği bir kurumda 850 kişi çalışıyorsa, 800 tanesine ‘polislik teklifi’ yapacaksınız...
Sadece 250 kişinin yeterli olabileceği belediyede 800 kişi çalışıyorsa, 550’sine açık ve net mesaj verecek, şunu söyleyeceksiniz:
“Sağlam ve garantili bir gelecek istiyorsanız, hizmet içi eğitimden geçerek polis olma şansınız vardır...”
Kabul edenler geçer, etmeyenler maaşların ödenemediği aylarda ağlamaya devam ederler...
Artık; şikayet etme ve ağlama dönemini geride bırakmalı, eyleme geçmeliyiz...
Siyasi irade yoksa, bunu yapabilecek yeni oluşumlara yönelmeliyiz...
Çünkü herkesin can korkusuyla yaşadığı bir düzen istemiyoruz...