Ekim’de erken seçim hedefi ile bir hükümet kuruldu. Bunun oluşum modeli ve kurulması için yaşananlar hepsi tartışmalı durumlardır. Ancak kendisine ömrü başlarken koyan bu hükümete, bu kısa süre içinde mümkün olmayan hedefler yüklemek gerçekten insafsızlık olur. Ancak hükümeti oluşturan partilerin sözcülerinin ve hükümet mensuplarının açıklamalarına baktığım zaman sanki 5 yıllık bir hükümet modeli gibi ifadelerini görmekteyim. Bu yanlışın ilk adımıdır.
Peki bu süre içinde bizi ne bekliyor? Hükümetin büyük ortağının Olağanüstü Kurultayı. Ancak iş bununla da sınırlı değildir. Olağanüstü Kurultay’dan sonra normal olarak Ekim ayında da UBP’nin Olağan Kurultayı’nın yapılması gerekiyor. Yani Ekim ayında erken seçim öngören bir hükümetin büyük ortağının önünde kendi iç demokratik düzenlemesi için iki önemli parti içi devinim var. 
Peki Ekim ayında erken seçim olacaksa, o zaman Ekim ayında hükümetin büyük ortağı Kurultay yapabilir mi? Kuşkusuz ki hayır. Bu nedenle basına UBP belgeleri sızdırılmaya başlandı. Neden ve nedir bunlar? Kurultayın ikinci turunda adaylıktan çekilmek zorunda kalan Sayın Sucuoğlu ile Sayın Hasan Taçoy’un adaylıktan 2. turda çekilmeleri olaylarının perde gerisinin bir kısmını açarak, Olağanüstü Kurultayda aday olabileceklerine dönük imalarda bulunmaları nedeni ile bu belge servisi oldu. Bu da Sayın Sucuoğlu ile Sayın Taçoy’un da isim ve imzaların yer aldığı ve 18 UBP milletvekilinin Olağanüstü Kurultaya parti olarak eğer hükümet kurulursa tek adayla gidilmesine dair bir mutabakat metnidir. Islak imzalı bu metin, öyle gazetecilik mahareti ile ortaya çıkmış bir şey değildir. Bu yeniden adaylık işareti veren iki kişiyi bu işten caydırmak için sızdırılan bir olaydır. 
Bu bana zamanında rahmetli İrsen Küçük olayını hatırlattı. O dönemde Sayın Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı olması ile Başbakanlığı vekaleten Sayın Küçük’e vermesi üzerine, ondan, sonra aday olunmayacağına dair bir imayı içeren ve milletvekillerinin imzalarını taşıyan bir metin imzalanmıştı. Ama Sayın Küçük’ün UBP Kurultayında aday olacağını açıklaması üzerine bu metin; o gün, bugünkü gibi basına sızdırılmıştı. Şimdi bu kez Sayın Sucuoğlu ve Sayın Taçoy için bu yaşanıyor. 
Bu durumda eğer Olağanüstü Kurultayda bu iki kişi aday olmaz ise ve eğer Ekim ayında da erken seçim olursa o zaman Olağan Kurultayın Ekim ayında olması da olanaksız olur. Dolayısı ile Başkan olma hayalleri hepten ortadan kalkmış olur. Bunun diğer adı da kendiliğinde bu iki siyaset insanın “sakıncalı piyade” ilanı resmen yapılmadan almalarıdır. Bu iş de siyasetin sefaletidir. Yani hangi görüşte olursa olsun insanı kıyarak siyaseti kendi ellerimizle yok etmemiz demektir. Böyle yapa yapa var oluş demokratik enerjimizi tüketiyoruz. 
Ancak bu olay maalesef yalnız ilgili partiyi ilgilendiren bir olay olmaktan herkesi ilgilendiren bir yana döndü. Onun için konuşulmayana işaret ettim. Çünkü ağır ekonomik ve siyasi sorunlar altında iken, azınlık olarak tartışmalı bir şekilde kurulan bu hükümetin büyük ortağının kendi iç demokratik süreçleri ile ilgili sorunlar yaşaması memleketin hiçbir derdine bu kısa süre içinde de merhem sürememesini getirir.
Bakın yaşadığınız anın olaylarından kendinizi soyutlayamazsınız. Ancak o anın olaylarının yol açtığı kısır sınırlar içine kendinizi gömerseniz, o zaman yalnız o anın sorunlarını aşmamak bir yana, aynı zamanda geleceğe de gidemezsiniz. Bu makalemde mecbur kalarak bu anın bu sorununa değindim. Neyi atladım? Bir; AB ve ABD’de alınan yaptırım kararlarını değerlendirme işini. İkincisi Başbakan Sayın Saner’in 13 maaşlarda sorun var açıklamasını. Üçüncü olarak Türkiye ile Protokol imzalama meselesini ve ekonominin derdi ile insanın geçim sıkıntısını. Peki neden? Çünkü siyasi yaşamın en önemli alanı olan Yürütme ve Yasamada böyle ciddi belirsizlik ve kaotik durum bu an yaşanırken, herkes gibi siz de bu dar sınıra hapsolursunuz. Kurultaylara endeksli olan maalesef toplumsal sorunları aşma enerjisi üretemez. Galiba Ekim’de değil daha erkene çekilecek seçim…