Kıbrıs Türk halkı olarak 1878’den 1974’e kadar mağdur edildiğimiz ve büyük acılar ile sıkıntılar çektiğimiz, inkar edilemeyen bir gerçektir.
Tarihi gerçeklere ve belgelere rağmen, tüm silahlı çatışmaları başlatan, can ve mal kayıplarına sebep olan Rum-Yunan ikilisi ‘hem suçlu hem güçlü’ rolünde hareket ediyorlar.
Bütün dünya da gerçekleri bildiği halde, sırf tarihten gelen ezeli Türk düşmanlığı nedeniyle, Rumların yalanlarına ve tezlerine arka çıkmakta, her koşulda desteklemektedir.
Bize gelence, mağdur edildiğimizin tarihi belgelerle sabit olduğunu ve dünyanın gerçekleri bildiğini düşünüyoruz. Gasp edilen haklarımız için yeterince mücadele etmiyoruz.
Rumların suçlu olduğunu gündeme taşımıyoruz, haksızca davrananlara hatırlatmıyoruz, gerçekleri yüzlerine vurarak hiç olmazsa utandırmıyoruz.
Bizim gerçekleri yüzlerine vurmamamız, haksızlıkları kabullenmemiz ve teslimiyetçi davranmamızdan cesaretlenen yabancılar da, pervasızca Rum’dan yana davranıyor.
Genellikle tüm ülkeler, çıkarları doğrultusunda değerlendirmekte ve çıkarının gerektirdiği tarafı desteklemektedir.
BM ve AB de olayları tarafsız değerlendirmemekte bu kuruluşları yönlendiren güçlü devletlerin çıkarları doğrultusunda hareket etmektedir.
Fakat her şeye rağmen haklı olduğumuzun bilincinde hareket etmeliyiz ve adaletsizliklere, hukuksuzluklara, haksızlıklara boyun eğmemeliyiz.
Yarım asırdan beri sürdürülen müzakerelerde, sırf Rumları anlaşmaya razı etmek düşüncesiyle; hep alttan almamıza, gasp edilen haklarımızı, hukuksuzlukları, haksızlıkları gündeme taşımaktan sakınmamıza rağmen, anlaşma yapılması mümkün olmadı.
Rum Yönetimi eski Dışişleri Bakanı Rolandis ve İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jack Straw’un belirttikleri gibi, tüm çözüm planları Rumlar tarafından reddedildi.
Teslimiyetçi tutumumuz, çözüme değil, sadece yıllarca masada oyalanarak haksız ambargolarla cezalandırılmamıza yardımcı oldu.
Geçmişten günümüze yaşanan acı deneyimlerden sonra şimdi Türk tarafı olarak, iki devletli çözümün gündeme taşınması çok isabetlidir.
Bundan sonra KKTC’nin, güneydeki yönetimden daha yasal bir devlet olduğunun bilincinde hareket etmeliyiz, uğratıldığımız zararların tazminini talep etmeliyiz, gerçekleri savunmalıyız ve muhataplarımıza kabul ettirmeye çalışmalıyız.
İçimizdeki çatlak seslere rağmen, KKTC gerçek bir devlettir. Türkiye tarafından da tanınır. Hukuki tanıma göre devlet; ‘belirli bir toprak parçası üzerinde egemenlik kurmuş insan topluluğudur.’
Kıbrıs Türk halkının oyları ile KKTC’nin makamlarına getirilenler, temsil ettikleri devletimize, içte ve dışta herkesin saygı göstermesini sağlamalı. İçte, 5. Kol faaliyetleri ve devletimizin aşağılanmasını caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalı. Yabancılarla görüşmelerde de halkımızın iradesini yansıtan devletimize saygı gösterilmesi sağlanmalıdır.
Irak’ın kuzeyinde henüz devlet statüsünde olmayan ve tanınmayan Kürt varlığı, uluslararası kuruluşların temsilcileri ve yabancı ülke diplomatları hatta cumhurbaşkanları ile görüşmelerinde bile, temsil ettikleri toplumun sembol ve bayrağını kaldırmamakta. Yabancı diplomatlar ile uluslararası kuruluş temsilcileri de bu uygulamayı bahane ederek Kürt temsilcileri ile görüşmelerden vazgeçmiyor.
Darbe ile Kıbrıs Cumhuriyeti'ni gasp eden Rum’un tepki göstermemesi için, yabancıları resmi kabullerde bayrağımız kaldırılmamalı. Aksi halde Rum’un dayanaksız ve gerçekdışı tezlerini kabullenmiş oluruz.
Kıbrıs meselesinde taraf olmamız nedeniyle, çözüm konusu ile ilgilenen devlet ve kuruluşlar, mutlaka bizimle de görüşmek zorundadır. KKTC’yi ve halkımızın iradesini yok sayanların bu devleti temsil eden siyasilerle görüşmesinin hiçbir dayanağı ve yararı olamaz.
KKTC makamında olan siyasi yetkililerin sırf yabancıları üzmemek için, toplum lideri gibi başka sıfatla ve sembollerimizi kaldırarak görüşme yapması, bulunduğu makamı ve yaptığı yemini göz ardı etmesi demektir.
Yabancı diplomatların, güneydeki darbe yönetiminin temsilcileri ile görüşmelerine ve görüşmelerde uyguladığı kurallara, biz tepki göstermemekteyiz. Bu nedenle bizim de resmi kabulleri, uluslararası diploması kurallarına uygun yapmamıza kimse karışmamalı.
Demokratik seçimle KKTC makamına göreve getirilen siyasiler devletimizin, güneydeki darbe yönetiminden daha yasal olduğunun bilincinde hareket etmeli. Yakın gelecekte düzenlenmesi planlanan 5’li görüşmelerde muhataplarımızdan bu gerçeğe uygun davranmaları istenmeli ve sağlanmalıdır.
Hukuksuzluk ve haksızlıklara boyun eğmemeliyiz
- 15 Şubat 2021, 11:07
- 79
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi