Maliye Bakanı Sayın Dursun Oğuz gelirlerin çok düştüğünü açıkladı. Ama aynı zamanda da Türkiye ile yapılan Protokolde öngörülen mali destekler de gelmedi. Her şeyi bir yere bıraktım. Savunma için verilecek destek de üç aydır gelmiyor. Bu nedenle devlet gelirlerinin çok düştüğü bu krizde sınırlı olan Yerel Kaynakların bir kısmı da Savunmaya gidiyor… Hal bu iken, hükümet olan biteni objektif olarak halka, sivil topluma ve muhalefete anlatmıyor. Aksine gerçekleri gizlemeye ve halk deyimi ile ifade edersek, ‘Horoz Değirmeni’ kurarak, devlet gelirini artıracağını zannediyor.
Hükümet Türkiye’den kaynak gelmemesini, Protokol imzalanmasına karşın Türkiye’deki yasal sürecin tamamlanmamasına bağlıyor. Hâlbuki 2020 yılı Şubat ayında, Türkiye ile Mali İşbirliği Protokolü imzalanmadan Türkiye’den Savunma için 45 milyon TL gelmişti. Şimdi Protokol da imzalanmasına karşın, Savunma için dahi tek kuruş gelmedi. Bunu bürokratik işlemlerin ve süreçlerin tamamlanmamasına bağlayamazsınız. Öyle ise ne? Bunu muhalefetle ve sivil toplumla paylaşıp, Türkiye ile doğru dürüst görüşmek gerekir. Bu işler gece gündüz, sadık bende söylemleri ile aşılmaz. Sağlıklı, ortak çıkarların ciddiyeti ile bu ele alınmalıdır. Hükümette kim isterse olsun, Savunma için vadedilen desteğin gecikmesi ve bunun sorunlu ekonominin üstüne bırakılması doğru değildir.
Bu alanda böylesi sorunlar varken Hükümet, yerel gelirleri artırmak için bir başka Horoz Değirmeni icat etti. KDV’yi zamanında devlete veren işletmelere bu vereceklerinin %5’ini bağışlamaya karar verdi. Bu ne? Satış işlemi ile oluşan KDV, tüketen, mal ve hizmet alan yurttaşın devlete ödediği vergidir. Yurttaşın ödediği bu dolaylı verginin %5’ini iş sahibine bırakmak ise dolaylı olarak yurttaş tarafından onun desteklenmesi demektir. Bu ilkesel olarak yanlıştır. Ama bu kararı verenler, Pandemi nedeni ile kapalı ve açık olan işletme ayrımı da yapmadı. Örneğin Pandemi nedeni ile açık kalan marketler, gıda tedarikçileri ve diğer işletmeler; Pandemi nedeni ile belli bir dönem kapalı kalan veya ciroları son derece düşük olan işletmeler de aynı kategoriye kondu. Böylece, yaptığı iş nedeni ile Pandemi içinde avantajlı olan işletmelere bu yıl içinde, bir avantaj getirdi. Üstelik bu da yurttaşın mal ve hizmet alırken ödediği tüketim vergisi olan KDV üzerinden oldu.
Bunun ilkesel ve vicdani yani yoktur. Bu kararı alan UBP-DP- YDP Azınlık Hükümeti, Mart ve Haziran 2020 arasında Kurumlar Vergisi, Gelir Vergisi, KDV, Şans Oyunları vergisini ödeyecek işletmelere %10 bağış yapacağını açıklamıştı. Peki, bunun sonucu ne oldu? Ne kadar topladı? Bunu hiç açıklamadı. 
Madem bu hükümet, Tüm Vergilerde % 10, KDV’de %5 avantaj sağlayarak, daha fazla ve hızlı vergi toplayacağına inanıyor, o zaman esas adımı niye atmıyor? Bu ise ithalden alınan ve peşin ödenen KDV dahil tüm vergileri ve FİF’i neden %5 veya %7 azaltmıyor? Bu döviz krizi ve faiz artışı ile artan maliyetlerin biraz azalmasına ve ülkeye, yurttaşa biraz olsun ucuzluk yansımasına yol açar. Bu daralan ekonomide ve düşen tüketimde biraz canlanmaya yol açar. Bunun ise devlet gelirlerine doğrudan olumlu etkisi olur.
Bakın Sendikaların Hükümete verdiği son muhturanın içeriğine. Ne diyor? Daha evvel maaş ve ücretlerden yaptığınız %2 ve %10 kesintileri nereye harcadığınızı. Şimdi ise yapacağınızı ifade ettiğiniz HP kesintisini nereye harcayacağınızı açıklayın.  Yani hesap verilebilirlik ve şeffaflık talep ediyor. Hükümet şimdi KDV’den %5 bağış yapacağı kararı alırken daha evvel tüm vergilerden %10 bağışlama kararının ne getirdiğini de açıklamak zorundadır. Türkiye ile ilişkileri de tüm yanları ile izah etmelidir.
Horoz Değirmeni ile ne su çıkarabilirsiniz ne de bir şey öğütebilirsiniz.