banner564

Hiçbir “koyun” bu yoldan geçmeyecek!

Bir tartışmadır tutturduk gidiyoruz: Kimimiz “federal çözüm” diyor başka şey söylemiyor. Erdoğan ve KKTC’deki yandaşları “iki devletli çözüm” söyleminde ısrar ediyor. Arada bir, “ikisi de olmayacağına göre iş birliğine dayanan ara çözümler bulalım” diyenlerin sesi duyuluyor.
•    Rum tarafının “federal çözümü” bizimkilerinkine benzemiyor. Rum tarafı ile anlaşabilseler bile Türkiye’nin onayını alamayacakları çok açık. Düşlediğimiz gibi bir “federal çözüm” olmayacak!
•    İki devlet çözümü, sadece Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından savunulur hale geldi. Dünya siyasetinde etkili olabilecek hiç kimse bu çözümü desteklemiyor. “Ayrı devletin inşası” Kosova’da bile tam bir başarıya ulaşamadı. Belli ki bu da olmayacak!
•    Rumlar ile Türklerin iş birliği yapmasını ve bölgesel zenginliklerin böylece bölüşülmesini savunanların sesi KKTC içinde bile yeterince duyulmuyor. Rum tarafı bizimle zenginlik paylaşımına niye gitsin? Bunun da olacağı yok!
Kendi hayatlarını kolaylaştırmak için Kıbrıs sorununun çözümlenmesinden veya iki tarafın iş birliği yapmasından yarar umanlar, Nasrettin Hoca’nın tutumunu hatırlasınlar: Alacaklısı borcunu tahsile gittiği zaman Hoca, yol kenarına döşediği frammoyu işaret ederek, “Merak etme. Bu çaltıları yol boyuna dizdim. Koyunlar geçtikçe sürünecek, ben de yünlerini toplayıp eğireceğim. Sana olan borcumu da ödeyeceğim” dememiş miydi?
Hoca’nın yaklaşımının “Kıprıslıcası” budur ve bu yaklaşımı Kıbrıs sorununa uygulamak mümkündür.
Rum tarafı düzenini kurmuştur: Kıbrıs sorunu, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı aleyhine kullanılabilir iyi bir aparattır. Bize ihtiyacı yoktur ve bu aparatı çalıştırmaktan memnundur. Arada bir “federal çözüme hazırım” nidasıyla da zaman ve prestij kazanmaktadır. 
Türk tarafı bu sorunun varlığından dolayı bedel ödemektedir ama gelecekte Doğu Akdeniz’in Kuzey yarısının sahibi olacağı hayali ona “dayanma gücü” vermektedir. 
Uluslararası düzeni yeniden şekillendirmek gücüne sahip olanlar Kıbrıs sorununun bugünkü şeklinden fazlaca şikayetçi değillerdir. Ortada onların çıkarlarını tehdit eden bir sorun bulunmamaktadır.
Kısaca, Ada’daki durumun hemen değişmesinden medet umanlar, çaltılara takılacak yünlerin eğrilmesini ve ipliğe dönüşmesini beklemek zorundadırlar.
Bekledikçe yakın gelecekte ne olabileceğini de görüyoruz aslında: Türkiye ile Kuzey Kıbrıs, medeni dünyadan biraz daha uzaklaşmış olacak; gelir ve kültür farklılıkları artacak; yoksulluk derinleştikçe farklı toplum kesimlerinin düşmanlıkları yoğunlaşacaktır. Farklı çıkar grupları ve çeteleşmiş ekipler bu durumdan yararlanabilecek olsalar da genel olarak halk fakirleşecektir. İyi eğitim alma olanağı bulan insanlar gibi yoksul ama çalışma azmi olanlar da adayı terk edecek, yoksullaşma insan kaynağını da olumsuz olarak etkileyecektir.
Ticaretle uğraşanlar iyi bilir: Bazen alacağının önemli bir kısmından vazgeçerek tahsil edebileceğini etmek ve yoluna devam etmek daha yararlıdır ama öyle anlaşılıyor buna imkân verilmeyecek; koyunların yünlerinin birikmesini beklemek zorunda kalacağız.
İddiam odur ki çaltılarda yün birikmeyecek! Bence hiçbir koyun, bu yoldan geçmeyecek!
Hoca’nın açlıktan ölmek üzere olan eşeğine ne söylediğini de biliyoruz zaten: “Ölme eşeğim ölme. Arpa saman çıksın da yiyesin!”


Rahatlayabiliriz: BM çözüm dayatmayacağına göre, “çözüm” de olmayacak demektir! 

YORUM EKLE

banner608

banner473