banner564

Heyecan, gazetecilik ve müzakereler

   Meslek hayatımda ‘tatil yaptığım’ bayram günleri yok denecek kadar azdır...
   Hafta sonları da öyle...
   Kıbrıs Medya Grubu’nda, çok genç yaşlarda 1990’da, sonra 1 Ocak 2009’dan itibaren yaklaşık 53 ay süreyle Genel Yayın Yönetmenliği yaptım...
   Bir ara masa başında oturma ve hareketsizlik nedeniyle bel fıtığı sorunu yaşadım...
   Doktorlardan bir tanesi ‘kesin ameliyat’ dedi, kabul etmedim...
   Sonra bir başka uzman doktorun uyguladığı ilaç tedavisi, ardından fizik tedavi ile sorunu büyük ölçüde atlattım...
   Doktorların ‘kesin istirahat’ önerdikleri bir aylık süreyi de çalışarak geçirdim...
   Korumaların kollarının arasında odama taşınarak, değerli arkadaşlarımla birlikte çalışmaları sürdürdüm...
   Son 10 aydan beri meslek hayatımda çok daha heyecanlı bir döneme girdim...
   Diyalog gazetesi 7 Aralık 2013’te yayın hayatına başladı...
   Şu anda deneme yayınları yapan Diyalog TV ve Radyo Diyalog çok yakın bir gelecekte normal yayınlarına başlayacak...
   Henüz bir yaşına basmayan Diyalog gazetesi, adanın ‘en çok satılan’ ikinci gazetesi oldu...
   Neden?..
   Okurların beklentilerine hitap ediyor da ondan...
   Ayrıca haberlerinde ‘taraf tutma’ yoktur...
   Hepsinden önemlisi heyecan vardır...
   Heyecanın bittiği anda bu mesleği bırakmak ve emekliye ayrılmak zorundasınız...
   Sadece işte olduğunuz süre içinde değil, yemeğe çıktığınızda, arkadaşlarla sohbet toplantısına katıldığınızda, yürüdüğünüzde, araba ile seyrettiğinizde hep heyecan duymalısınız...
Gündemi belirlemek önemli
   Heyecanın yüksek olduğu bir medya kuruluşu, aynı zamanda ülke gündemini belirleme sıkıntısı yaşamaz...
   Çünkü sürekli üretir, araştırır, konuşursunuz...
   Takım arkadaşlarınızın koşmasını sağlarsınız...
   Gazetecinin bayramı, seyranı yoktur...
   Olamaz da...
   Hadi bayram geldi, bin uçağa git 4 gün tatil yap...
   Olmaz böyle şey...
   Neyse ‘gündemi belirlemekten’ söz ederken, dünkü ön sayfamıza dikkat çekmek istiyorum...
   Manşette Cumhurbaşkanı Eroğlu’na yönelttiğimiz soruların cevaplarından oluşan ‘ses getirici’ bir haber...
   Eroğlu, güneydeki doğal gaz çalışmaları konusunda Rum tarafına çok anlamlı mesajlar veriyor...
   Manşeti destekleyen 2 haberimiz daha var...
   Bir tanesi Türk donanmasına ait 2 geminin Kıbrıs açıklarında, Rumların doğalgaz çalışmalarını gözetlemeye başlaması...
   Bu çok önemli bir gelişme...
   İnsan bunu nasıl görmez, bu haberi nasıl basite alır veya atlar?..
   Diyalog bu sıcak gelişmeyi de birinci sayfasından fotoğraflı verdi...
   Ve Türk Ajansı’na yansımayan bir başka önemli haber...
   ‘Sular ısınıyor’ başlıklı haberde, Yunanistan Dışişleri Bakanı Venizelos’un, Rum lideri Anastasiadis ve Dışişleri Bakanı Kasulidis ile son gelişmeleri değerlendirerek bir ‘strateji belirlemeye’ çalıştıkları yansıtılıyor...
   Diyalog’ta yer alan bu haberler, Kıbrıs’ın sadece kuzeyinde değil, güneyinde de gündem oldu...
   Ve Rum tarafı dün ‘Parti Başkanlarının’ katıldığı bir toplantı düzenleyerek, müzakerelerden çekilme kararı aldı...
   Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin ‘bazı önerilerle’ adaya geldiği gün, müzakereler Rumların bu kararıyla kopmuş oldu...
Artık karar zamanı
   Müzakerelerin kopması iyi mi oldu?..
   Kesinlikle hayır...
   Bizim açımızdan üzücü...
   Çünkü bizler çözüm istiyoruz...
   Ancak; bu çözüm ‘iki toplumun da hak ve çıkarlarını koruyacak’ bir çözüm olmalı...
   Bizler, Kıbrıslı Rumların haklarına el koymak veya onları yönetmek arzusunda değiliz...
   Ama onların aklında 1974 öncesindeki gibi sadece ‘bizleri yönetme’ kararlılığı var...
   Bizimle hiçbir şeyi paylaşmak istemiyorlar...
   Doğal gazı da ‘çözümden sonra’ paylaşacaklarmış...
   Eğer çözüm olursa, elde edilecek gelirden bizim için yüzde 18 civarında bir pay ayıracaklarını söylüyorlar...
   Olur mu hiç öyle şey...
   Senin evine 8 ekmek gidecek, benimkine de 2 ekmek...
   Bizim çocukların karnı nasıl doyacak?..
  
Yapılması gerekenler bellidir
   Gelinen aşamada yapılması gerekenler bellidir...
   Sadece Birleşmiş Milletler değil, Avrupa Birliği yetkilileri de Rum tarafına şu soruyu sormak zorundadır:
   “Arkadaşlar 50 yıldan beri bilinen bir sorunu tartışıyorsunuz, ama uzlaşamıyorsunuz... Siz eşit şartlarda Kıbrıslı Türklerle evliliğe hazır mısınız, değil misiniz?...”
   Cevap ‘evet’ ise, 5’li bir konferans ile bu sorun bir hafta içinde çözülür ve doğal gaz konusu da tatlıya bağlanır...
   Cevap ‘hayır’ ise...
   İşte o zaman yeni bir müzakere süreci başlar ve ‘ayrılığın koşulları’ konuşulur...
   Kuzeyde kalan Rum mülklerinin değeri ile güneydeki Türk mülklerinin değeri hesaplanır, ortaya çıkacak fark  alacaklı tarafa ödenir ve ‘iki komşu’ olarak yaşam devam eder...
   Avrupa Birliği’nin yapması gereken de, bizlere verilen sözleri tutmak ve izolasyonları sonlandırmaktır...
   Kıbrıslı Türklere ‘ikinci sınıf’ muamele yapmak, AB’nin temel ilkelerine aykırıdır...
   Irkçılığı körüklemektir...
   Kendi tezleriyle ters düşmektir...
   Çözümsüzlüğe katkı yapmaktır...
   Bunu her fırsatta onlara hatırlatacağız...
YORUM EKLE

banner471

banner473