Kilisenin öncülüğünde ve Yunanistan’ın güçlü desteği ile kurulan EOKA terör örgütü, 1950 yılından itibaren, şu güzel adada insanlara çok acılı günler yaşattı...
Binlerce insan hayatını kaybetti...
İki yüzden fazla insanın göçmen olmasına yol açtı...
Kıbrıslı Türkler; özellikle 1963-1974 yılları arasında korku ve telaş içinde yaşadı...
Ekonomik açıdan büyük sıkıntılar çekti...
On binlerce insan adayı terk etmek zorunda kaldı...
Yunan Cuntası 15 Temmuz 1974’te aptallık yaparak Makarios’u devirmeseydi; Türkiye bu adaya asker çıkarmazdı...
Kıbrıslı Türkler de ya öldürülerek, ya da göç ettirilerek temizlenirdi...
Ada çoktan Yunanistan’la birleşmiş olurdu...
Bu gerçekleri bilmeyenlere anlatmak ve her zaman tekrarlamak insanlığa hizmet etmektir...
Bu gerçekleri bilerek hareket etmek; yarınlarda yanlış yapmamak, insanımızı tehlikeye atabilecek girişimlerden uzak durmak demektir...
Biri gitti, diğeri geldi
EOKA adlı terör örgütü 20 Temmuz 1974 sonrasında faaliyetlerini dondurmak zorunda kaldı...
Güçlü bir Türk ordusunun adada bulunması, yeni terör hareketlerini önlemiş oldu...
Fakat daha sonraki yıllarda Yunanistan’daki Hrisi Avgi (Altın Şafak), ardından da Kıbrıs’ta ELAM adlı terör örgütleri boy göstermeye başladı...
ELAM’ın ilk kanlı saldırısı 28 Aralık 2010’da gerçekleşti...
Irkçılığa karşı düzenlenen Rainbow Festivali, Rum polisinin gözleri önünde ELAM teröristleri tarafından dağıtıldı....
Festivale destek verenlere saldıran gözü dönmüş teroristler; Kıbrıslı Türk genç müzisyen Sertunç Akdoğu’ya defalarca bıçak sapladı...
Yol ortasında kanlar içinde bırakılan bu kardeşimiz bir hafta kadar Larnaka Hastanesi’nde tedavi gördüğü halde, dönemin ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’ devrimci Hristofyas’tan dahi geçmiş olsun mesajı almadı...
ELAM mensuplarından bir tanesi bile cezalandırılmadı...
Bundan cesaret bulan bu teröristler, daha sonra belirli aralıklarla güneye geçen Kıbrıslı Türklerin araçlarına saldırdı...
Çok sayıda insanımız darp edildi...
Rum polisi bunlara yine ceza kesmedi...
ELAM üyeleri, 27 ay kadar önce konferans vermek amacıyla Limasol’a giden KKTC’nin İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve beraberindekilere karşı da saldırı düzenledi...
Konferans salonunu basan bu teröristler, Talat’ın koruması Ersöz Paşa’yı darp etti...
Peki sonrasında ne oldu?..
Yaşanan olaylardan sonra sözde soruşturma başlatıldı ve 2 kişi yargıya havale edildi...
Yaklaşık 100 saldırgandan sadece ikisi!..
Davanın duruşması 27 ay sonra yapıldı...
Sonuçta Rum yargıç ‘delil yetersizliği’ ve ‘polisin ihmali’ gibi gülünç iddialarla bunları suçsuz bulduğunu açıkladı...
Yıllardan beri Kıbrıs’ta barış için en önde giden bir Türk’e yönelik saldırı karşısında dahi bu teröristlere ceza verilmiyorsa, olası bir çözüm sonrasında Türk askeri de gidince neler yapabileceklerini ve olası saldırılardan sonra Rum polisi ile yargıçların ne diyeceklerini anlamak zor değildir...
Hala anlamayan ve bizlere ‘aylar içinde çözümden’ söz eden varsa; bilsinler ki arkalarından yürüyecek insan sayısı “evet” için yeterli olmayacak...
Rum Yönetimi’nin ve Yunanistan’ın bilgisi dahilinde, kilisenin mali yardımlarıyla askeri kamplarda eğitim gören bu teröristlerden korunabilmenin tek yolu ‘İki ayrı bölgede’ ve Türkiye’nin etkin garantörlüğü altında yaşamaktır...
Aksini düşünmek çılgınlıktan başka bir şey değildir...
Herşey barış için hemen şimdi Reşat bey