Kuşkusuz Sivil Toplum Örgütleri, demokratik yaşamımızın önemli bir parçasıdır.
Bazı Sivil Toplum Örgütleri, gerçekten çok değerli ve yararlı hizmetler vermektedir.
Ancak bazı STK’ yöneticilerinin, başında bulunduğu örgütü, daha çok ideolojik saplantılarına, siyasi tercihlerine ve çeşitli çıkar hesaplarına alet ettiği görüşü, her geçen gün biraz daha yaygınlaşmaktadır.
Ayrıca, hükümetlerin umursamazlığı nedeniyle, bazı STK yöneticilerinin, tüzüklerinde belirtilen misyonlarından çok, politika ile uğraşmaları ve halkımızın çıkarlarına zarar vermeleri nedeniyle, sivil örgütlenmeye gölge düşürdükleri görüşündeyim.
Nitekim STK üyelerinin yönetim kurulu seçimlerine üyelerin önem vermemesi, basında çıkan olumsuz yorumlar ve üyelerin eylemlere katılmaması, STK’lara karşı bir güven bunalımı, hoşnutsuzluk ve soğukluk bulunduğunu kanıtlar.
2004’te Annan Planı referandum döneminde ülkemizde sergilenen olaylardan da açıkça görüldüğü gibi, batılı emperyalistler istedikleri zaman; sivil örgütleri kendi gereksinimleri temelinde Neo liberal saldırı dalgasının emperyalist ideolojik kültürel vurucu gücü, saldırı gücü olarak tepe tepe kullanıyor.
Annan Planı referandumundan sonra, bazı Avrupa Birliği yetililerinin, KKTC ve Türkiye’deki işbirlikçilerin isimlerini de vererek teşhir etmesi bu gerçeği ortaya koymuştur.
Acaba, Kıbrıs’taki Türk varlığını hesaba bile katmayan ve kendi ilkelerini çiğneme pahasına, sadece Rumları temsil eden yönetimi, tüm ada adına AB’ye üye kabul eden batılı emperyalistlerin, bir yandan bize insanlık dışı ambargo uygularken, öte yandan da STK örgütlenmesine her türlü yardım ve desteği yapması, nasıl yorumlanabilir?
KKTC yetililerini muhatap almayan ve hiçbir koşulda onlarla görüşmeyen Yunanistan başbakanları Papandreou, Çipras, Mitsodakis’in KKTC’de faaliyet gösteren bazı STÖ temsilcilerini kabul etmesi ve görüşmesi nasıl açıklanabilir?
AB üyesi olan Yunanistan’da yaşayan Türklerin ulusal kimliklerinin bile tanınmaması, Leymosun’da yaşayan Türklere Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasına aykırı olarak ana dillerinde eğitim hakkı tanınmaması karşısında, KKTC’deki bazı STÖ temsilcilerinin söz konusu devlet başkanları ile görüşmelerinden halkımıza sağlayabileceği kazanç olabilir mi?
Avrupa Birliği ve emperyalistlerin, KKTC de kayıtlı bazı STÖ’leri sık sık dış gezilerle ödüllendirmesinin amacı ne olabilir?
Elinde olsaydı nefes almamızı bile engelleyebilen Rum yöneticilerin KKTC’de kayıtlı bazı STÖ’lerle sık sık görüşmesi hatta onları temsilcilik vererek ödüllendirmesi normal mi?
Bazı STÖ yetililerinin, anavatan yetkililerine sık sık hakaret etmesi, kötülemesi
ve adeta aramızı açmayı misyon kabul edercesine hareket etmesi hoş mu?
Bazı STÖ yetililerinin adeta Rum Yönetimi’nin resmi sözcüsü gibi sık sık açıklamalar yapması basın bildirileri yayınlaması, halkımıza ne kazandırır?
Hele güneyde düzenlenen KKTC karşıtı eylemlere KKTC’de faaliyet gösteren bazı STÖ’lerin de katılarak destek vermesi nasıl yorumlanabilir?
KKTC’deki bazı STÖ’lerin uluslararası toplantılara katılarak Rum ulusal davasını savunan ve ulusal davamızı baltalayan açıklamalar yapması normal mi?
Dünyada ve ülkemizde yaşanan olaylar, batılı emperyalistlerin hedef ülkelerde STK’ları Truva atı ve maşa olarak kullandığı görüşünü güçlendirmiyor mu?
Son olarak bir STÖ yetkilisinin anavatana ve ulusal değerlerimize ağıza alınamayacak sözcüklerle küfretmesi, yetililerin yasal işlem yapmasını gerektirmiyor mu?
Ülkemizin hayırlı geleceği bakımından herkes olayları sağlıklı olarak değerlendirmeli ve sorumluluklarının bilincinde hareket etmeli.