Güney Kıbrıs’taki siyasi partiler, Kıbrıs sorununun çözümü konusundaki düşüncelerini açık bir şekilde Rum halkıyla paylaşıyorlar...
Parlamentoda temsil edilen 8 siyasi partiden 6 tanesi, hiç çekinmeden federasyona karşı olduğunu söyleyebiliyor...
Sözde iki bölgeli federasyonu konuşan Rum müzakereci Mavroyannis’in de üyesi olduğu EDEK’in federasyon aleyhtarı kararlarına destek verdiği biliniyor...
İki bölgeli federasyonu destekleyen AKEL ise bunun ‘ACI bir çözüm’ olacağını vurguluyor...
İnsan ‘ACI’ verici bir uzlaşıya gider mi?..
Öyleyse bunun arkasında başka niyetler aramak gerekiyor...
Başpiskopos Makarios da 1960 yılında ‘iki toplumlu’ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması sonrasında yaptığı ilk açıklamada “Bu uzlaşı ENOSİS’e giden yolda engel değildir” demişti...
Nitekim 3 yıl sonra EOKA’nın kanlı saldırıları başladı...
Adada yaşanan bu gerçekleri ne yazık ki 40 yaşın altındaki Rumlar bilmiyor...
Türk gençlerinin çoğunluğu da bilmiyor...
Geçmişi bilmeden, sağlam bir gelecek kurulamayacağına göre, KKTC yetkililerinin ‘tanıtma faaliyetlerini’ bir an önce başlatması gerekiyor...
Tümü dönmek istiyor
Bugünkü tartışmalara dönelim...
Kuzeyden göçmen olan Rumların hemen hepsinin geri dönmek istediğini görüyoruz...
Annan Planı’nın tartışıldığı günlerde Girne kökenli Rumların ‘Özgür Girne’ adlı dernekleri, çok sert mesajlar vererek kendi siyasilerini uyarmıştı...
“Girne’siz çözüm olmaz” diyerek, Annan Planı’nı reddettiler...
Maraş’ın sözde Belediye Başkanı Aleksis Galanos hiç boş durmuyor...
Zaman zaman ekibine bazı Kıbrıslı Türkleri de ilave ederek, Avrupa ülkelerini dolaşıyor ve kentin iadesini talep ediyor...
Güzelyurt’un sözde belediye başkanı Pittas, kentin iadesini tartışma konusu bile yapmayacaklarını söylüyor...
Rum lideri de onlara Güzelyurt’suz çözüm olamayacağının garantisini veriyor...
Rumlar toprak ve mülkiyet konusunda konuşabiliyorsa; Kıbrıslı Türkler de konuşmalıdır...
KKTC’yi yönetenlerin, konuşmaya çalışan 3-5 kişiyi de susturmak yerine, örgütlü bir kampanyayı organize etmesi şarttır...
Eğer KKTC’yi yönetiyorlarsa, Kıbrıs Türk halkının haklarını talep edecek, müzakere masasında gündem yaratacak örgütlerin desteklenmesi ve yönlendirilmesi bir zorunluluktur...
Kıbrıs Türk tarafı sessiz kaldıkça, mülkiyet konusunda hiçbir hakkımızın olmadığı iddialarını güçlendirmiş oluyoruz...
Hatta hırsızlıkla, yağmacılıkla suçlanıyoruz...
Halbuki yağmanın başlangıç tarihi 1963 yılının Aralık ayıdır...
Bu tarihten itibaren, 20 Temmuz 1974’e kadar devam eden saldırılar yüzünden binlerce insanımız göçmen durumuna düşürüldü...
Binlerce insan her saldırı döneminde sığınaklarda ve okul sınıflarında yaşamak zorunda bırakıldı...
On binlerce insanımız göç ettirildi...
Öyleyse konuşma ve tartışma hakkımız vardır...
Rumlardan daha çok konuşma ve tartışma hakkımızın olduğunu öncelikle KKTC’yi yönetenler kabul etmeli ve yüksek sesle konuşmamızı teşvik etmelidir...
‘Kapalı kapılar ardında Washington’ filmi değildir istediğimiz...
Her şey halkın önünde iyice tartışılmalı ve atılması gereken adımlar ondan sonra atılmalıdır...
Ucsehitler (Gosi) Koyu 1974 Savasinda Rum Milli Muhafiz Ordusu'nun teslim olun cagrisini reddettigi icin ,dusman buraya guc kullanarak girdi.Koy halki Akincilara siginmak zorunda kaldi.Rumlar butun evleri buldozerlerle yikti.Lefkosa----Larnaka anayolu uzerindeki mahalleyi buldozerlerle jiletleyip o bolgeyi askeri kamp yapti.Koy'u ve arazisini de tarimsal bolge ilan etti;Yani iskana kapatti.Eminim bircok koy ve kasabada durum aynidir.Biz ise rum evlerini tamir edip oturduk .Her yil dunya kadar masraf yaparak rum sahibinin biraktigindan daha iyi bir duruma getirdik;Cunku rum yani ilk sahibi icinde 4 veya 8-10 yil oturdu ise ,biz 19u5'den beri oturuyoruz.KKTC tapumuz var.E,simdi rum gelip de ilk sahibi olarak evi geri alirsa Turk sahibinin hali ne olacak?Neticede referandumdan bu defa da bizden "hayir"cikmasi kacinilmazdir.