Kıbrıs sorununun çözüm süreci ve Erken Seçim konusu hem güncelin, hem de yakın geleceğin önemli tartışma konusudur.
Bu önemli tartışma konuları her ne halse, ekonomideki genel ve güncel gelişmelerden bağımsız olarak ele alınıyor.
Bu nedenle son zamanlarda yayınlanan DPÖ Hayat Pahallılığı indeksi üzerinden de bu konulara ellemek gerekir.
DPÖ'nün açıkladığı (2017) Ocak Ayı Hayat Pahalılığı verileri önemli bir işarettir.
Bir kere 2017 KKTC Bütçesi, enflasyonun bu yıl % 6 olacağı öngörüsü ile hazırlandı. Ancak özellikle dövizde meydana gelen gelişmeler ve diğer etkenlere bağlı olarak DPÖ; 2017 için %6 olarak öngördüğü enflasyon öngörüsünü, daha yılın hemen başında ortalama olarak % 8 olarak revize etti. Bu yılın başındaki ilk revize olayıdır.
Bu arada DPÖ, Ocak ayı için açıkladığı Hayat Pahalılığında Ocak'ta (2017) bir önceki aya göre %2.56 artış olduğunu ifade etti.
DPÖ açıklamasında çok çarpıcı bir başka nokta daha var.
Buna göre bir önceki yılın Ocak ayına göre ise Temel Tüketici Fiyat indekslerinde artış %11,64'tür.
Yani uzun zamandan sonra ilk defa çift haneli enflasyonu görmüş olduk.
Üstelik ekonominin durgun olduğu zamanda bu ciddi enflasyon artışı, gerçekte alarm işareti verecek bir verdir.
Durgunluğun KDV göstergesi
Bu durgunluğun bir boyutunu da 2016 ile 2017'nin Ocak- Şubat ayları itibari ile dahilde alınan KDV Gelirlerini Maliye Bakanlığı Bütçe Dairesinin web sayfasındaki gerçekleşmeleri üzerinden karşılaştırmalı olarak yazalım.
Ocak 2016'da dahilde alınan KDV 79 milyon TL; Şubat ayında ise 23 milyon TL idi. Aynı iki ay itibarı ile bir sene sonra 2017 Ocak ayında dahilde alınan KDV 25 milyon TL ve Şubat ayında ise KDV 23 milyon TL olarak gerçekleşti.
Bu daramatik düşüşün boyutunu birde enflasyon bazında ve bu gelirleri dolar kurundaki ortalama yükselişle dolar bazında ele alıp kıyaslarsanız, durumun Bütçe ve insan bakımından vahameti çok daha acı ile ortaya çıkar.
Yani ekonomide gözle görülen durgunluğun en önemli işareti, dahilde alınan KDV'deki bu dramatik düşüştür. Bu hem tüketimde, hemde üretkenlik ile yatırımlarda var olan gerilemenin göstergesidir. Yani enflasyon bu durgunluk içinde artıyor.
Bunun ekonomi açısından ne anlama geldiğini teorik olarak yazmayacağım. Ama bu çok ciddi uyarıdır.
Gerçi Şubat ayında tahminime göre, DPÖ'nün açıklayacağı Hayat Pahalılığı indeksinde Ocak ayına göre mevsimsel nedenlerden bir düşüş olacaktır.
Ama bu düşüş, dramatik bir düşüş gösteren yukarıda yazdığım oranları ve diğer unsurları pozitif olarak etkilemeyecektir.
Bu nedenle 2017 yılının ekonomi ve insan açısından çok zor bir yıl olacağı açıktır.
Hele Türkiye'de Nisan 2017 Referandumu nedeni ile uygulanan kısmi rahatlatıcı tedbirlerin Bütçe üzerinde yarattığı yük. Ayrıca özellikle ABD'deki gelişmeler ve FED'in faiz artışı çalışması yanı sıra, ABD Başkanı Tramp'ın açıkladığı ekonomik politika, yatırımcıların ABD Piyasalarına yönelik hareketini de etkileyecek. Orta Doğu'da gelişen savaş ile Avrupa'da bu yıl yapılacak seçimlerin özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki döviz hareketlerine dönük etkileri de olacağı açıktır.
Dolayısı ile uzun zamandan sonra Hayat Pahalılığında ilk defa çift haneli rakamı görmemiz, çok ama çok önemli bir uyaran olmalıdır.
Bunların KKTC Bütçesi, insan ile ekonomi üzerinde yaratacağı yük çok önemlidir...
Seçim konusu
Bu nedenle toplumsal olarak ortak akla en fazla ihtiyaç duyulacak zamandayız. Ama ne acıdır ki bu olumsuz gelişmeleri karşılayabilecek ve yapısal sorunları aşacak bir Hükümet yapısı yok.
Üstelik iş başında olan hükümetin ortakları arasında da bir uyum da yok. Bu bizzat Başbakan ve Başbakan Yardımcısı tarafından basına yansıyan açıklamalarla nettir. Yani, Meclis çoğunluğu yapay olan Hükümetin, kendi arasında da uyumu yok.
Bu arada Kıbrıs sorunu konusunda da önemli bir konaktayız... Bunun da ekonomik alanla doğrudan bağlantısı var.
Çünkü çözüm, aynı zamanda, ekonomik gelişmenin de doğrudan tetikleyicidir. Güneydeki bağnazların çözümsüzlüğün uzaması için oynadıkları oyunun önemli bir parçası da buradadır. Çünkü Kıbrıs Türk toplumunu ekonomik gelişme alanında da "iki arada, bir derede tutmak" onların uzun vadeli mücadele dedikleri hakimiyetçi anlayışlarının bir gereğidir. .
Bu bakımdan Hükümetin ve Meclisin artık halkla kopan moral ve manevi bağı ile ekonomideki ve Kıbrıs sorunundaki gelişmeler erken seçimi gerekli kılmaktadır. Bu seçimde de tüm siyasi aktörler halkın önüne, tüm bunları ele alan doğru ve gerçekçi çözüm öngörüleri ile çıkmalıdır.