banner564

Hata yapma şansımız yok

   Rum lideri Nikos Anastasiadis önce Londra’ya giderek, Başbakan David Cameron’la görüştü...
   Gündeminde garantiler konusu vardı...
   Görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, İngiltere’nin garantörlükten çekilme eğiliminde olduğunu söyledi...
   İngiltere bu iddiayı yalanamadı...
   Anastasiadis, daha sonra Şikago’ye gitti...
   Burada Rum-Yunan ve Yahudi Lobisi ile önemli toplantılar gerçekleştirerek, uluslararası alanda yardım talep etti...
   Buradaki amacı, tüm güçleri Türkiye’ye baskı konusunda harekete geçirmek...
   Onlara şu mesajı verdi:
   “Sorunun çözümünde Kıbrıs Türk liderliği ile hiçbir sorunumuz yok... Aynı vizyonu paylaşıyoruz... Ama çözüm için Türkiye’nin adım atması gerekiyor!..
   Bu ne demek oluyor?..
   Türkiye askerlerini ve göçmenlerini geri çeksin...
   Anastasiadis’in bu tavırları bizleri hiç şaşırtmıyor...
   Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili son 40 yıllık sürede, gelmiş geçmiş tüm Rum liderlerinin tezi Türkiye’yi hedef göstermek oldu...
   “Türkiye isterse çözüm olur”denildi...
   Halbuki; Türkiye’nin buradaki askerlerini ve ve vatandaşlarını çekmesi durumunda, zaten Kıbrıslı Türk lider ile görüşecek hiçbirşey kalmıyor...
   Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği tüm ada üzerine yayılmış olduğu andan itibaren, herkes kendi mülküne dönecek...


Daha büyük bir felaket olamaz
   Böylesi bir durumda Kıbrıslı Türklerin başına gelebilecek felaketi düşünebiliyor musunuz?..
   Bu konuya birlikte bakalım...
   Türk askeri çekildiği takdirde, Kıbrıslı Türkler korumasız kalacak mı?..
   Kalacak...
   Korumasız kalan Kıbrıslı Türkleri, şimdiki mülklerinden çıkarmak isteyenlere Rum polisi ve Rum askerleri yardımcı olacak mı?..
   Olacak...
   Girne’deki veya Güzelyurt’takli evinden atılan Kıbrıslı Türk, güneye dönme mecburiyetinde kaldığı zaman Limasol, Larnaka veya Baf’taki evini yerinde bulabilecek mi?..
   Belki bir kısmı bulacak...
   Bulamayanlar sokakta kalacak...
   Onlara “sizin evinizi, toprağınızı yasal devlet istimlak etti ama paranız bankada duruyor” diyecekler...
   Bankaya yatırılan para ise, 1970’li yılların değerine göre ayarlanmış...
   Bir ev için belki 5, belki 10 bin Kıbrıs lirası...
   Şimdi o para ile kümes bile alamazsınız...
   Neyse devam edelim...
   Türk askeri ve Türk vatandaşları çekildiği ve Rum göçmenler de evlerine döndüğü zaman, iki bölgelilik kalacak mı?..
   Kesinlikle kalmayacak...
   Kıbrıslı Türkler ev ve işyerlerinden kovuldukları zaman, aç susuz kalacak mı?..
   Kesinlikle?..
   Onlara kim iş ve para verecek?..
   Bilinmez...


Bunun adı nedir?
   Öyleyse, Türkiye’ye yönelik baskı girişimlerinin, Kıbrıslı Türklere için bir idam talebi olduğunu ne zaman anlayacağız?..
   Ne zaman ayağa kalkıp “Türkiye’yi bırakmayan, Türkiye’nin burada kalmasını isteyen bizleriz” diyeceğiz?..
   Adam “Kıbrıslı Türk liderle vizyonunmuz aynı, aramızda hiçbir sorun yok” diyerek, topu tek kaleye atıyor...
   Şikago’dan sonra, New York’a geçerek ABD Dışişleri Bakanı Kerry ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki Moon ile görüşerek, aynı mesajı veriyor...
   “Türkiye ileri adım atmalı” diyor...
   İleri adım, bizim intiharımızdır...
   Bu intiharın önlenebilmesi için bizlerin de ayağa kalkarak “Türkiye’siz bir çözüm olamaz” dememiz gerekiyor...
   Türkiye’nin garantör olmayacağı, iki bölgelili federasyonu içermeyen bir çözüme karşı olduğumuzu haykırmalıyız...
   Eğer bu şekilde başımızı kuma sokmuş vaziyette kalırsak...
   Yani etrafımızda dönen dolapları görmezden gelirsek...
   Çok değil, birkaç ay sonra ağlamaktan utanır hale geleceğiz...
   O ünlü Atasözünü anımsatarak veda edelim:
   Kendi düşen ağlamaz...
YORUM EKLE

banner608

banner473