Genellikle ülkedeki düzenin sadece siyasiler tarafından bozulduğunu iddia ederek işin kolayına kaçarız.
Bu nedenlerdendir ki her seçim dönemi sonrasında, hatta bazen bunu da beklemeden hükümet değişimlerine alkış tutarız.
Hele giden benimsemediğimiz siyasi bir yapı ise “oh olsun”u bile basarız!
Halbuki siyasileri bu yola zorlayan, yönlendiren, bu yola iten halkın ta kendisi değil midir?
Maalesef doğru ile yanlışın ayırdına varamadık gitti. Varsak bile toplum olarak doğruların arkasında eğilmeden, bükülmeden duramıyoruz.
Doğruların arkasında sonuna kadar ve inatla durduğumuz gün iyiye gidişe yönelmiş olacağız.
Ne acıdır ki ülkede sürdürülmekte olan çarpık yapının devamından yana olan büyük bir vatandaş kitlesi var.
Sivil toplum örgütleri, sendikalar var.
Buna mukabil gelişmemiş, bastırılmış bir toplum olarak hesap soramamak gibi zayıflığımız da var.
Neden bilir misiniz? Hesap sorulması gereken o kadar çok insanımız var ki!
Kimi anamız, babamız, kardeşimiz, amcamız, dayımız, bir yakınımız, ya da ucundaki çıkarlarımız!
Haksız elde edilen o kadar makam, ganimet, zenginlik ve de olanaklar tepe, tepe kullanıldı ki, biçare vatandaş bir girdabın içinde, şaşkın.
Balık yeme alışkanlığımızın yaygın olmamasına rağmen, hafıza yapımız tıpkı balıklarınki gibi geliştiğinden üst üste aynı hatalara düşüyoruz.
Çok çabuk unutuyoruz!
Çok eskilerde “Singer gider Nauman gelir” derlerdi.
Daha sonrasında, rahmet istedi, halbuki Ciğerci Ahmet’ten de öncesinde söylenen “fasulyenin yahnisi, gitti geldi aynisi” uygulamaları ile şaşkına dönmek yerine, mukabil karşılıklara bir yönelebilsek!
Pek çok yolu olmasına rağmen yönelemiyoruz!
Ülkede vergi verme uygulaması en düzgün devlet çalışanına işliyor.
Devlet çalışanı ise kesilen vergiye ses çıkarmıyor, neden?
Bazı devlet çalışanlarını tenzih ederek yazıyorum!
Öylesine çok hak etmeden devletten maaş çekenler var ki, neden itiraz etsin?
Mesai saatlerine uyulmamasına ses çıkaran yok. Makam arabaları, RHA’lar, vızıl, vızıl!
İzni, tatili bol, çalışma saatleri Allah’a emanet! İstediği zaman işe gidiyor, istemediği zaman gitmiyor. Hesabı çok nadir zamanlarda, ya da zıtlaşmalarda ancak soruluyor.
Dümen suyuna gidildi mi sistemin saat tıkır, tıkır işliyor.
Hele de bir sendikanın ya da kuruluşun yönetimine girdin mi, devlet kapısı çiftlik.
Oy kaygısı çeken siyasetçi ancak sırt sıvazlıyor!
Özelde, asgari ücret dört kişilik aileler dikkate alınarak hesaplanmış.
Bizdeki uygulama şekli her kişi başına göre yapılıyor. Özel sektörde yine tenzih ederek yazıyorum, bazı büyüklü küçüklü işletmelerde olsun, isterse sokaklarda tıngır, mıngır aracında iş yapan kişilerden olsun, vergi soran yok! Evlere temizliğe giden kadınlardan vergilendirmeye tabi tutulanı işittiniz mi? Gülmeyin, günde iki, üç eve gideni var!
Bunlara karşın, kira ödeyen, adam istihdam eden buna karşın genel politikalar nedeni ile piyasadaki sessizliğin içinde kaybolup gidenin boğazına sarılan bir uygulama hüküm sürüyor.
Kısacası, ülke sevgisini sadece Akıncı-Anastasiadis görüşmeleriyle sınırlı tutmakla, içte, hayati konulara nemelazımcı yaklaşımlar içindeki toplum yapımızla hataları uzaklarda değil kendimizde aramamız gerekmiyor mu?
Hata çok uzakta değil!
- 25 Kasım 2019, 09:45
- 31
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi