Halkımız sandıkta tercihini yaparak uygun gördüğü siyasileri seçtiğine göre, bundan sonra herkes sorumluluk duygusu içinde hareket ederek, en erken bir zamanda hükümetin kurulmasına katkıda bulunmalı.
Bazı kişiler ideolojik saplantıların etkisi altında kalarak, halkın verdiği mesajı ve tercih nedenlerini göz ardı etmekte ve çıkan sonucu, gerçek olmayan gerekçelere bağlamaktadır.
Ancak çıkan sonucun, bozuk düzenin onaylanması şeklinde yorumlanmasının veya seçimden önce verilen vatandaşlıklara ve arsalara bağlanmasının doğru olmadığı görüşündeyim. Çünkü birkaç yüz kişiye arsa veya vatandaşlık verilmesinin, önemli belirleyici etkisi olamaz.
Ayrıca ileri sürüldüğü gibi, seçim sonucunun oy kullanma oranının %60’larda olmasından kaynaklandığı da gerçekçi bir değerlendirme olamaz. Çünkü son Cumhurbaşkanlığı seçiminde de oy kullanma oranı yaklaşık ayni idi.
Bu durumda bazı kişilerin seçimleri fazla önemsemediği, bu nedenle de oyunu kullanmadığı görüşündeyim. Oyunu kullanmayanların tümünün, sol veya sağ görüşte olduğunu ileri sürmek de doğru olamaz.
Kişisel görüşüme göre, halkımız müzakerelerde verilen ve geleceğimizi risk altına sokacağı aşikar olan ödünler nedeniyle tüm yanlışlarına rağmen, KKTC ve anavatandan yana olan siyasi partilere oy vermeyi tercih etmiştir.
Rumların birleşmeye razı edilmesi için tüm taleplerinin verilmesine karşı çıkmayan, birleşmeyi tek çözüm kabul eden, müzakere masasında oyalanmamızı umursamayan siyasilere de oy vermeyerek etkili bir mesaj vermiştir.
Halkımızın bu davranışı da isabetlidir. Çünkü Rum egemenliği altına sokulmamıza zemin hazırlayacak ve anavatanın ordusunun ülkemizden ayrılmasını sağlayacak bir çözümün, B.Trakya ve Giritteki soydaşlarımızın kaderini paylaşmamıza sebep olacağını bilmek için kahin olmak gerekmez.
Şimdi sonucu değişik nedenlere bağlamak yerine, halkımızın bu tercihi ve mesajı dikkate alınmalı ve Grans Montana’da verilen tavizlerin geçersiz olduğu ilan edilmeli.
Zaten son müzakerelerde verdiğimiz ödünler Rum tarafınca kabul edilerek referanduma gidilseydi, kesinlikle halkımız ezici çoğunluğu tarafından kabul ret edilecekti.
Bundan sonra da müzakerelere katılmamız için mutlaka devletimizin tanınması ve eşit taraf olarak kabul edilmemiz şart koşulmalı.
Garanti anlaşması ve Türk ordusunun ayrılmasının, kesinlikle tartışma konusu yapılması kabul edilmemeli. Rum tarafının müzakerelerde bizi oyalayarak, emrivakiler yapmasına fırsat verilmemeli.
Rum tarafının geçmişteki dayatmacı tutumundan ve enosis’e zemin hazırlayacak çözüm peşinde koşmaktan vazgeçmemesi durumunda, birleşme dışındaki çözüm seçeneklerine yönelmeliyiz.
Öte yandan müzakerelerdeki tavizkar tutumdan endişe ederek, sağ partilere oy verenlerin bu davranışı, istismar edilmemeli.
Aksine içişlerimizdeki bozukluklar düzeltilmeli, yasaların titizlikle uygulanması sağlanmalı, vatandaşların günlük yaşamını zorlaştıran sorunlara çare üretilmeli, hükümetlerin her atacağı adımı grev tehdidi ile engellenmemesi için mutlaka tüm sendika ve STÖ’nin tüzüklerinde belirtilen amaçlar dışında faaliyet göstermesine izin verilmemeli, grev yetkisinin düzenlenecek genel kurulda üyelerin onayı ile alınabilmesi sağlanmalı. Devletimizi koruyucu etkin yasalar çıkarılmalı..