Anavatanımızın terör saldırıları karşında, Suriye’ye askeri müdahalede bulunması, meşru ve en doğal hakkıdır.
Topraklarında eğitilen militanların Türkiye’ye sızarak, silahlı eylemler yapmasını önleyecek durumda olmayan üstelik fiilen parçalanan Suriye’nin, toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini istemek de mantıklı olamaz.
Uluslararası hukukta da ülkeler, güvenliğini tehdit eden, sınır ötesindeki terör saldırılarına karşı gerekeni yapmak hakkına sahiptir.
Binlerce kilometre uzakta olan ABD’nin Suriye topraklarında askeri faaliyetlerde bulunmasına ses çıkarmamak, öte yandan buradaki olaylar nedeniyle maddi zarar gören,güvenliği ve toprak bütünlüğü tehdit edilen Türkiye’nin şer odaklarını yok etmesini kötülemek ve karşı çıkmak dürüstçe bir tutum olamaz.
Her ülke gibi Türkiye’nin de bütün dünyaya, güvenliği ve toprak bütünlüğü için gerekeni yapmaktan çekinmeyeceğini fiilen göstermesi yadırganamaz
Bu nedenle Ana vatanın, güvenliğini ve toprak bütünlüğünü korumak amacı ile terör yuvalarına karşı nefsi müdafaada bulunmasını , yakışıksız söylemeler ile kötülemek ve işgal olarak nitelemek yanlıştır.
Daha önemlisi, her konuda bize ana şefkati ile yardım elini uzatan anavatanın böyle zor günlerinde karşısında değil, yanında olmalıyız.
Kuşkusuz Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu anavatana yürekten bağlı olup, her koşulda yanındadır. Türkiye’nin sınır ötesindeki şer yuvalarına yaptığı nefsi müdafaa harekatının başarılı olması için de dua etmektedir.
KKTC’de bazı kişilerin, her nedense, anavatan düşmanlığı yaparak dış güçlere yaranmak yarışında olduğu üzülerek görülmektedir.
Demokratik hukuk devletinde herkesin düşüncelerini özgürce açıklaması normal olup engellenemez Ancak bu konuda, sınırların üzerine çıkılmamalı.
Anavatan ile aramızı açmak, korumasız bırakmak ve geleceğimizin zarar görmesine sebep olacak düşmanca hakaretler, açıklamalar, kötülemeler ve faaliyetler, kesinlikle demokratik özgürlük olarak yutturulamaz
Halen ülkemizde sürdürülen anavatan düşmanlığının alt yapısının geçmişten günümüze, dış güçlerin sistemli, profesyonelce çalışmaları ve çeşitli nedenlerle bunlara yardım eden içimizdeki işbirlikçiler tarafından hazırlandığı inkar edilemez.
Bu anavatan düşmanlığı kampanyasının amacının da, anavatanla aramızın açılmasını sağlamak, Rum’un dayattığı teslim anlaşmasına razı olmak zorunda bırakmak olduğunu beleklerdeki çocuklar bile biliyor.
Aslında bizi katliamdan kurtaran, bize ait bir bölgede kendi kendimizi yönetmemizi, özgürce ve güven içinde yaşamamızı sağlayan anavatana karşı düşman olmamız normal olmayıp, aksine büyük bir vefasızlıktır, utanç vericidir ve imajımıza da gölge düşürücü bir davranıştır.
Halkımızın ezici çoğunluğu gibi ben de Anavatan düşmanlığı yapılmasına üzülmekte ve kızmaktayım, yaptıklarının da yanlış ve vefasızlık, hatta suç olduğu görüşündeyim.
Başkalarını tahrik edecek, aşırı derecede öfkelendirecek ve eyleme zorlayacak hareketler yapılmasını da doğru bulmuyorum. Fakat nedeni ne olursa olsun, yargısız infaza ve şiddet kullanılmasına da karşıyım.
Bu nedenle, ülkemizdeki huzur ve barışın bozulmaması, şiddet olaylarına zemin hazırlanmaması için, hükümet anavatan düşmanlığını alışkanlık haline getirenlere kişilere karşı tavır almalı, haklarında yasal işlemler yapmalı. Yasaların yetersiz olması durumunda, yeni yasa çıkarmalı.