banner564

Halkımızın çıkarı her şeyin üzerinde tutulmalı

Son zamanlarda bazı kişi kuruluş ve siyasilerin çeşitli nedenlerle, halkımızın geleceğini risk altına sokan tutum ve davranış içinde olduğu görüşündeyim.
Bazı kişiler çeşitli nedenlerle, geçmişten günümüze Rumların bize yaptığı haksızlıkları, düşmanlıkların, saldırıları ve sebep olduğu zararların unutulmasını savunur;
Geçmişte yaşanan olayların gündeme taşınmasını ve yeni nesle anlatılmasını, milliyetçilik ve barış karşıtlığı olarak gösterir.
Bazı kişiler ise 1878’den günümüze Rumların bize yaptığı kötülükleri aklamakta ve geçmişteki toplumlararası çatışmalardan dayanaksızca Türk tarafını sorumlu göstermektedir.
Bazı kişiler ise sözde federal birleşik çözümle, Kıbrıslı kimliği altında Rum’un çoğunlukta olduğu tek halktan oluşan yönetimde yaşamamızı ister.
Bazı kişiler ise medyada ve hazırladıkları kitaplarda dayanaksızca haksızca ve gerçeklere aykırı olarak ulusal liderlerimizi, ulusal mücadelemizi, savunma amaçlı kurulan TMT ve mücahit örgütümüzü aşağılamakta, kötülemekte, olduğundan farklı göstermektedir.
Bazı kişiler ise, çeşitli nedenlerle Rum-emperyalist tezlerini savunmakta, halkımıza, özellikle yeni nesle benimsettirmeye çalışmaktadır.
Kuşkusuz demokratik hukuk devletinde herkesin kişisel görüşlerini açıklaması en doğal haklarından biridir. Fakat yalan ve iftira demokratik hak olmayıp suçtur.
Fakat geçici maddi çıkar elde etmek veya çıkar beklentisiyle, düşmanlara şirin görünme amacı ile art niyetle olayları olduğundan farklı göstermek demokratik hak değildir.
Hele bir ülkenin ve halkın ulusal kurtuluş mücadelesi ile ilgili olarak yayınlanan kitaplarda, art niyetle ve sırf geçici maddi çıkar beklentisi ile olayların saptırılması, dayanaksızca ulusal liderlerin suçlanması, karşı tarafın haklı gösterilmesi, demokratlıkla bağdaştırılamaz.
 Maddi çıkar beklentisi ile yabancılara şirin görünmek amacı ile dayanaksızca ve haksızca ulusal liderlerimizin aşağılanması kötülenmesi, suçlanması hoş karşılanamaz.
Tek dayanağımız olan anavatanla aramızın açılması, korumasız bırakılmamız ve böylece Rum’un dayatacağı çözümü kabul etmek zorunda bırakılmamız amaçlı yoğun faaliyetlerin de, demokrasi ile hiçbir ilgisi olamaz.
Hayatta olan tanıklara rağmen, EOKA ve 1974 öncesi olaylardan Türk tarafını suçlamak, 1963’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nden liderlerimizin isteği ile ayrıldığımızı ileri sürmek, gerçek dışı olması yanında bilgi eksikliği olmayıp, art ve kötü niyetli görüşlerdir.
Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın Türk kimliğini bile tanınmamakta, Lozan Anlaşmasına aykırı olarak dini liderlerini seçmelerine izin vermemektedir.
1960 anlaşmasına aykırı olarak Kıbrıs Cumhuriyeti kabul edilen güneydeki yönetimde halen Leymosun’da yaşayan Türklere, anayasal hakları olmasına rağmen ana dillerinde ilkokul öğrenimi yapma hakkı bile tanınmamaktadır.
Rum-Yunanistan ve destekçilerinin amaçlarının ise, Türk ordusunu uzaklaştırılmak ve Girit’te olduğu gibi, federasyon adı altında yapılacak birleşik bir ara çözümden sonra, ENOSİS’i gerçekleştirilmek olduğunu art niyetli olmayan herkes bilmektedir.
Bilinen gerçeklere rağmen, bazı kişilerin anavatanla birleşmeye zemin hazırlayacağını ileri sürerek iki devletli çözümü kötülemesi ve tek çıkış yolu olarak Rum’la birleşmeyi savunması ibret vericidir;
Kişisel görüşüme göre, halkımızın tepkisinden çekinmeleri nedeniyle açıkça belirtmemelerine karşın, anavatanla birleşmektense, sadece adı federasyon olan bir ara anlaşma ile Rum-Yunanistan’a yamalanmamızı istemektedirler.
Ancak, anavatanın sınırları dışında bırakıldığımız 1878-1974 döneminde büyük sıkıntılar çektiğimiz ve bugünlere olağanüstü acılar çekerek büyük fedakârlıklarla geldiğimiz gerçeğini unutmamalıyız.
1974 öncesine götürülmemiz durumunda, bir daha şimdiki koşulları elde etmemiz, herhalde mümkün olamayacak.
Bu nedenle, düşmanlarımız tarafından sürdürülen Rum ulusal tezlerinin benimsettirilmesi, anavatanla aramızın açılması, ulusal kimliğimizden koparılmamız ve Kıbrıslı kimliğinin ön plana çıkarılması, ulusal liderlerimizin dayanaksızca suçlanması, mücahitlerin EOKA katilleri muadili gösterilmesi ve KKTC’nin kötülenmesine dönük propagandalar, 5.kol faaliyetleri mutlaka ciddiye alınmalı. Geleceğimizi tehdit eden bu yıkıcı faaliyetlere karşı yasal işlem yapılmalı.
 Ülkemizde pervasızca, art niyetle Türkiye-KKTC düşmanlığına ve ulusal davamız ile liderlerimizi itibarsızlaştırma çabalarına öncülük edenlere ses çıkarmamak, öte yandan aynı doğrultuda görüş ortaya atan başka ülkelerdeki kişilere tepki göstermek, çelişkidir.
Bu nedenle iş işten geçmeden, sistemli olduğu anlaşılan halkımızın içeriden çökertilmesi faaliyetlerine öncülük eden ve bunları koruyup destekleyenler hakkında yasal işlem yapılmalı. 

YORUM EKLE

banner608

banner473