Ayni sorunlar tekrar tekrar yaşanıyorsa o zaman; neden, ne yapıyorum ve neyi değiştiremiyorum diye sorgulamayı, kendiniz odaklı yapmanız gerekiyor. Diyalog Gazetesinde, “ Kıbrıs Cumhuriyeti” Dışişleri Bakanlığı uzmanı Sayın Harry Theocharous’un, Avukat Sayın Akan Kürşat’ın mülk meselesi nedeni ile Tutuklanması kararı sonrasında, yaptığı açıklama yer aldı. Buna göre 95’ten fazla insanla ilgili Avrupa Tutuklama emri çıkarttıklarını söyledi. Ayrıca, Kıbrıs sorunu ve mülkiyet meselesi ile ilgili olarak da yıllardır ifade ettikleri klasik söylemi; yani, “ işgal, Cenevre Konvansiyonun 4.maddesi ve yasa dışı rejim” ifadelerini arka arkaya söyledi. Ama sonrasında ise, genellikle ifade etmekten kaçındıkları bir gerçeğe, resmi açıklamada yer verdi. Sayın Theocharous şunu söyledi. “ 1983 yılında yasa dışı rejim, işgal altındaki Kıbrıs’ı bağımsız bir devlet olarak ilan etmiştir ve bu da 1960 yılında Türkiye, Birleşik Krallık, ‘Yunanistan ‘ ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından imzalanan Garantörlük Antlaşmasına aykırıdır” dedi. Kıbrıs Rum Tarafı ısrarla, Garantörlük Antlaşmasına itiraz eden taraftır. Dolayısı ile ayrı devlet ilanına itirazını, Garantörlük Antlaşmasına dayandırması çok önemlidir. Çünkü Türkiye, 15 Temmuz 1974, Faşist Yunan Cuntasının gerçekleştirdiği darbe ve darbenin Kıbrıslı Rum siyasi lideri Nikos Samsun’un, darbenin ilk günü yaptığı açıklamada ifade ettiği, “ Kıbrıs Cumhuriyetini fes ettik ve yerine Kıbrıs Elen Cumhuriyeti kurduk” sözlerine dayanarak; bunun 1960 Garanti Antlaşmasına aykırı olduğu tespitini yapıp, 20 Temmuz 1974 Barış Hareketini gerçekleştirmişti. Bu hareketten sonra 1975’te ilan edilen Kıbrıs Türk Federe Devletine dair ne BM’den nede uluslararası kuruluşlardan bunu ret eden açıklamalar yapılmamıştı. Şimdi , Sayın Theocharous açıklamasında yalnız, 1983 adımının Garanti Antlaşmasına aykırı olduğunu söylüyor. Ama 1975 yılındaki KTFD devlet ilanına dair böyle bir iddia yapmıyor. Kıbrıs sorunu nedeni ile 1974 sonrası Kıbrıs Rum tarafı, Avrupa mahkemelerine Kuzeyden yapılan mal ve ürün ihracı ile turizm faaliyetlerine yönelik sayısız dava açtı. Ama tümünü kaybetti. Çünkü adanın bütününde siyasi eşitlik içinde Federal temelde iki kurucu devlete dayanan Federal Çözüm tezimiz, uluslararası kabul görmüş ve BM çözüm parametresi olmuştu. Çünkü Garantörlük Antlaşmasının dayandığı temel; Adanın Toprak Bütünlüğünün ve Anayasal Düzenin korunması idi. Bu temele bağlı olduğumuzu, devamlı resmi düzeyde vurgulamak ve buna bağlı olduğumuzu göstermek; bütün bu saldırıları çökertti. Bu temelden ilk sapma ve bundan toplum olarak yediğimiz büyük darbe; 1990 sonrası Mağusa Gümrüğünde ihracat için kullanılan mührü, KKTC olarak değiştirerek atılan dar milliyetçi adımla gelişti. Güneyin; İngiltere Mahkemelerinde açtığı davayı kaybetmek ve arkasından da söz konusu mahkeme kararını, Güneyin ABAD’ a taşıması , bunun da tüm Avrupa’ ya yönelik bir karara dönmesi ile bu darbeyi yedik. Hala Direk Ticaret hakkı için ve yasağın kalkması için uğraşıyoruz.
Üstelik 1992 yılında BM GK aldığı kararla, Kıbrıs’ta kurulacak Federal Devletin dayanacağı Kurucu Devletlerin, iç sınırı içindeki egemenlik alanlarında, nüfus ve mülkiyet çoğunluğunun yönetici topluma ait olacağı prensibini, çözümün esasları arasına aldı. Güneyin bu konuda AHİM indinde attığı adımlar bu nedenle, esasa dair etkili olmadı. Yalnızca Tazminat meselesi bağlamında Sayın Loizidu’ya dönük karar alındı. Çünkü mülkiyet meselesini, Kıbrıs Sorunun Federal Temelde çözümü içinde ele almak temeli, uluslararası kabul gördü. Farklı adımı Güney; AB üyeliğini çözüm olmadan alması ile 2004 ve 20ü5 yıllarında yasalarında yaptığı değişikliklerle birlikte, Müteveffa Sayın Papadopullos’un Başkanlığı döneminde atmaya çalıştı. Ama ileriye gidemedi. Şimdi neden bunlar gelişiyor? Çünkü Kıbrıs Rum Tarafının, adını anmak istemediği 1960 Garanti Antlaşmasını dile getirmeye iten yeni bir tarihi hatayı, BM Parametrelerini ret ederek onlar biz sunduk. “ İki devlet çözümü tek yoldur” diyen ve Sayın Tatar’ın, seslendirmesini yaptığı bu yanlış siyaset nedeni ile Güneyin bağnazları, bu zemini buldular. Bu şimdi, 1990 sonrası, ABAD kararı darbesi gibi yeni ve ciddi darbelere yol açacak. Halk deyimi ile söyleyeyim. “ Haçana bir” ayni darbeyi kendi elimizle kendimize vuracağız. Kıbrıs Türk Halkının ve Türkiye’nin yıllarca iğne ile kuyu kazarak elde ettikleri, eski deyip terk edilirse; 1960 Garanti Antlaşmasına karşı olduğunu söyleyen Güneyin bağnazlarına böyle gün doğar.
Haçana bir darbe
- 11 Ocak 2024, 10:29
- 262
YORUM EKLE
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
YORUMLAR
Turkish Power - 11 ay Önce
CTP senin zamanin Akincinin zamani farklimiydi ozelestiri yapin ozelestiri ama nerde
İyi de dostum, şu Rum mallarına koçan verme işinin sorumlu veya sorumluları kimlerdir? Meclis Başkan vekilinin avukat kocası, KKTC koçanlı taşınmazların satışına aracılık ettiği için tutuklu.