banner564

Güven yaratmaya hormonlardan başlasınlar

   Kıbrıslı liderler; Derviş Eroğlu ve Nikos Anastasiadis, aylardır görüşüyor, ama ‘Güven Yaratıcı Önlemler’ konusunda bile anlaşamıyor...
   Kıbrıs sorununa köklü çözümü bir kenara bırakalım...
   İki toplum arasında güveni artırıcı önlemler konusunda niye anlaşamıyorlar?..
   Çünkü; Rum tarafı bu konuda adım atmak için ‘büyük tavizler’ koparmaya çalışıyor...
   Ve öncelikle de Maraş’ı ortaya koyuyor...
   “Verin Maraş’ı, iki toplum birlikte çalışmaya başlasın” diyor...
    Kıbrıs Türk tarafı ise yıllardan beri savunduğu tezi tekrarlayarak, Maraş’ın ‘bütünlüklü çözümün bir parçası olduğunu’ belirtiyor...
   Kısaca ‘büyük taleplerle’ masaya gelindiği için, iki toplumu yakınlaştıracak önlemler bir türlü hayata geçirilemiyor...
Telefon sigorta
   Halbuki iki toplumlu ‘ortak etkinliklere’ ihtiyaç vardır...
   Birlikte konferans vermek, resim, şarkı, şiir yarışmaları düzenlemek gibi...
   Ama Rumlar, bu konularda ileri adım atmıyor...
   Neden?..
   Kendi toplumlarına güvenmiyorlar da ondan...
   İngiliz okulunun yönetim kurulunda sadece bir Kıbrıslı Türk’ün bulunmasını dahi kabul etmeyen bir zihniyet; iki toplumlu şiir, şarkı, dans veya resim yarışmasına ilgi gösterir mi?..
   Göstermez...
   Sosyal ilişkileri de bir kenara bırakıp, meselenin ekonomik yönlerini ele alalım...
   Güneye geçen Kıbrıslı Türkler; Telsim veya Turkcell hatlarıyla konuşma yapamıyor...
   Kuzeye geçen Rumlar da CYTA hattı ile konuşamıyor...
   Öyleyse bir ortak proje çerçevesinde bu soruna çözüm bulunmalı...
   Yıllardan beri ‘çözüm aranıyor’ ama bulunamıyor...
   Yine karşılıklı geçişlerde yaşanan bir soygun olayı var...
   Araç sigortası...
   Kuzeyden aldığınız poliçe, güneyde geçmiyor...
   Neden?..
   ‘Sözde devlet’ dedikleri KKTC’yi tanımıyorlar da ondan...
   Güneyden alınan poliçe de kuzeyde geçmiyor...
   Neden?..
   ‘Kıbrıs Cumhuriyeti işgal altındadır’ diyoruz da ondan...
   Halbuki; ilk adımlardan biri olarak bu modası geçmiş tanımlamaları bir kenara bırakıp, iki tarafta geçerli olacak tek sigorta ile sorunun çözümüne gitmek doğru olandır...
   Ama gidilemiyor...
   Neden?..
   Rumlar buna karşı da ondan...
Bari insanları kurtaralım
   Bunların tümünü geçici bir süre için bir kenara bırakalım...
   Ve insanların sağlığını doğrudan etkileyen, hatta ölümlü hastalıklara neden olan kanserojen ilaçlar ve hormonlarla üretilmiş yiyeceklere geçelim...
   Avrupa Birliği bu konuda finansmanı üstlenerek son model cihazlarla donatılmış bir laboratuvar kurmalı...
   Gerek Türk tarafından, gerekse Rum tarafından alınan sebze ve meyveler, burada kontrolden geçirilmeli...
   İnsanları zehirleyenler teşhir edilerek, cezalandırılmalı...
   Rum tarafı bu konuda “biz zaten AB üyesiyiz ve gerekli tahlilleri yapıyoruz” diyebilir...
   Ama bu inandırıcı bir yaklaşım değildir...
   Türk tarafında yaygın bir şekilde hormon ve kanserojen ilaçların kullanıldığından emin olduğumuz kadar; Rum tarafında da bunun oldukça yaygın olduğundan eminiz...
   İki gün önce Lefkoşa’nın Rum kesimindeki Alfa Supermarket’ten bir salatalık alındı...
   Üzerinde yavrusuyla birlikte...
   Bu neyi gösteriyor?..
   Aşırı hormonu...
   Yine aynı marketten bir ay kadar önce ‘iki karınlı’ domates alındı...
   Patlamaya yüz tutmuş vaziyette...
   Dışı kırmızı, içi kabak gibi...
   Bunlar; sıradan insanların gözle görüp, fikir yürütebileceği örnekler...
   Bir de hastalıklara bakmak gerekiyor...
   Adanın her iki kesiminde de, özellikle gençlerde, yaygın bir şekilde tiroid sorunu  vardır...
   Kanser hastalıkları sürekli artıyor... 
   Öyleyse; iki toplumun işbirliğine bu hayati konudan başlayalım...
   Bu konuda AB Kıbrıs Temsilcisi Georgios Markopouliotis’in, Komisyona öneri götürmesini bekliyoruz...
   Bunu başarırsa; ‘taraflı’ olduğuna inanan Kıbrıslı Türkleri yanıltmış olur...
   Yok her zamanki gibi; Rum liderliğine danışarak ‘boşverirse’ o zaman AB kurumlarına güvenimiz daha da azalır...
   Kıbrıslıları öldürenlerin önüne geçilmezse, çözümün de bir faydası olmaz...  
    
YORUM EKLE

banner608

banner473