banner564

Günü mü kurtaracağız yoksa geleceği mi?

Kıbrıs’ta 40’ların, 50’lerin ve hatta 60’lı yılların popüler ulaşım aracı bisikletlerdi. Özellikle 26’lık kız ve 28’lik erkek model olarak bilinen Relaigh ve Rudge marka İngiliz bisikletleri çok sağlamdı. Benim yaşlarda olanlar daha ziyade yüksek kollu dümeni ve öne yerleştirilmiş vites kollu Relaigh Chopper bisikletiyle büyümüşlerdir. 1970’lerde İngiltere’nin en popüler çocuk bisikleti olan Raleigh Chopper’ın paslanmaya yatkın ve yokuş yukarı sürüşü zordu. Fakat bu eksi yönlerine rağmen Raleigh Chopper dönemin en iyi satan bisikleti olmuştur.
Konuyu bisikletten açmamın nedeni, 1974’den günümüze yaşadığımız coğrafyadaki durumumuzu bisiklet sürüşü ile özdeşleştirmemdir. Düşünün bir kere, size 1974 yeni bir Relaigh bisiklet alınmış. Yaşınız henüz çok küçük olduğundan bisikletin boyu size büyük gelmekte ve sürmekte zorlanıyorsunuz. Hatta ilk başlarda bisikleti tutup sadece yanında koştuğunuz günler de olmuştur eminim. Günler geçtikçe şöyle ya da böyle yavaş yavaş bisiklet sürmeyi öğreniyorsunuz fakat mahallede sizi gören arkadaşlarınız bisikleti olmadığı için sizin peşinizden koşuyor ve bir an içinde olsa bisikletinizi sürmek için can atıyor. 
Yıllar içinde bu bisiklet birçok kişi tarafından kendi emelleri doğrultusunda bozuk yollarda kullanıldı. Bozuk yollarda kullanılırken bisikletin frenleri bozulmuş, lastikleri de patlamış jantları üzerinde bir şekilde gidiyor. Üstelik de bu kötü durumdaki bisikleti yokuş aşağı kullanıyoruz.
Elbette dramatize ettiğim durum bir anlamda bugün içinde bulunduğumuz sosyal, ekonomik ve kültürel durumumuzdur. 1974’den sonra sahip olduğumuz manevi güzelliğimizle Kıbrıs’ın kuzeyindeki maddi olanaklar birleşince, geleceğimizi güvence almak yerine, maalesef olanı da tüketmişe benziyoruz. 
Günü kurtarmak adına yapılan günübirlik uygulamalar, Kıbrıs Türk toplumu içinde birçok farklı gruplar yaratmıştır. Özellikle çalışma hayatında kamu ve özel sektörün arasındaki farklar yanında, kamu çalışanları arasında dahi birçok değişik gruplar oluşmuştur. 1987 yılı öncesi işe girenler on/on beş yılda emekli olurlarken; 1987’ de yapılan yasa değişikliği ile 25 yıl fiili hizmet zorunluluğu getirilmiş ve emekli yaşı 55 olmuştur. 2011 sonrası işe girenlerde ise durum daha vahim. Maaşları düşürülmekle birlikte sigorta emeklisi olacaklardır.
Çalışma hayatımızdaki farklar, mozaik bir görünüme sahip toplumumuzun sosyal ve kültürel yaşamlarını birleştirmek yerine farklılaştırmaktadır.  Sosyal, kültürel ve ekonomik yapımız sosyal bir adalet bilinci ile sağlanmadığı sürece, farklılıklar çatışmayı, çatışma ise ayrılıkları doğuracaktır. Şu soruya cevap aramalıyız; günü mü kurtaracağız yoksa geleceği mi?
Herkese güzel bir hafta dileklerimle iyi pazarlar.

YORUM EKLE

banner471

banner474