Hepimiz ‘kalıcı bir çözümden’ yanayız...
Ülkemizi yeniden birleştirmek için...
İnsan haklarının ada genelinde uygulanması için...
Avrupalı bir yaşam için...
Çökmüş sağlık ve eğitim sistemlerimizin düzelmesi için...
Ölüm saçan yollarımızın ‘düzelebileceğini’ umut ettiğimiz için...
Yeşil parklara kavuşabilmek için...
Doğrudan uçuş yapabilmek için...
Evet; bunları inkâr edemeyiz...
Türkiye’den akıtılan milyarlarca liralık yardımlara karşın, son model arabalarla hava atan siyasilerimizin, Kıbrıs’ın kuzeyini çökme noktasına getirmiş olmalarından dolayı halkımızın büyük bir kısmı “daha iyi bir yaşam olacaksa çözüme varım” diyor...
İnsanlar şu küçük ülkede çocuklarını güvenle götürebilecekleri bir park dahi bulamıyorsa...
Çökmüş yollar aylarca, yıllarca tamir edilmiyorsa...
Trafik ikaz işaretlerinin yok olduğunu, kırmızı ışıklarda durulmadığını, ehliyet almanın ekmek su gibi kolaylaştığını, eğitimde yaşanan rezaletleri gördükçe; insanların yeni arayışlar içine girmesi doğaldır...
Çünkü mevcut yapı içinde her ne halse kötü siyaseti düzeltmek mümkün olamadı...
Öyleyse; daha iyi bir yaşam için yeni arayışlar içine girilen insanlara kızamayız...
Yeter ki sağlam olsun
Kıbrıs’ta yarım asırdan sonra kalıcı bir anlaşma olacaksa bunu her zaman olduğu gibi yine desteklemeye hazırız...
Ne var ki karşı tarafın talepleri bitmek bilmiyor...
Bundan 11 yıl önce Annan Planı’nı reddettikleri zaman sadece iki konuya itiraz ettiklerini söylemişlerdi...
Özellikle AKEL; varılacak anlaşmanın uygulanması konusunu Güvenlik Konseyi’nin garanti etmesi halinde herhangi bir itirazlarının olmayacağını söylemişti...
Ancak AKEL’in şimdiki şartları arasında Türkiye’nin garantörlüğünün sonlandırılması da var...
İşin ilginç yanı, güneydeki en faşist parti liderleri; Papadopulos, Şilluris, Lillikas, Omiru gibi en soldaki AKEL lideri Kiprianu da Türkiye’nin garantörlüğünü reddediyor...
Peki neden?..
Onlara göre garantiler artık çağdışı kaldı ve AB üyesi bir ülkenin, başka ülkelerin garantörlüğüne ihtiyacı yoktur...
Kendilerini kurnaz, bizleri de aptal zannediyorlar...
AB garantisi içinde Yunanistan da vardır...
Ama Türkiye bu kulübün dışındadır...
Öyleyse bizi neden Türk garantisinden mahrum bırakmak istiyorlar?..
Sekiz dakikada gelirmiş
Son zamanlarda yine koro halinde bir savunmaya geçtiler...
Sağcısı, solcusu...
Futbolcusu, doktoru...
Manavı, kasabı...
Tümü, yüzümüze bakarak şunları söylüyor:
“Yani ileride size saldıracak olursak, Türkiye’nin buraya gelmesi için garantörlüğe mi ihtiyacı var?.. Sekiz dakikada burdadır...”
Eminim aynı savunmayı Akıncı’ya da, Nami’ye de yapıyorlar...
Yine bizleri aptal yerine koyuyorlar...
Garantörlük olduğu halde Türkiye buraya 11 yıl süreyle gelemedi...
Şimdi, Yunanistan-İsrail ve Mısır ile ‘Ortak Savunma Anlaşması’ imzalayan Rumların, garantörlük olmadan Türkiye’nin buraya gelebileceğini iddia etmeleri aldatmacadan başka birşey değildir...
Ayrıca, hala daha iyi niyetli olmadıklarının bir göstergesidir...
Böylesi oyunlara gelmeyeceğiz...
Daha kaliteli bir yaşam düşlerken, geleceğimizi tehlike altına sokacak adımlar atmayacağız...
Türkiye; bu konuda Kıbrıslı Türklerin ihtiyaçlarını ve beklentilerini gözardı edemez...
Garantörlüğe ihtiyaç varsa, bu devam edecek...
Çok kez vurguladığımız gibi, Rum tarafına bu konuda samimi bir önerimiz vardır:
Garantörlük konusunu 20 yıl sonra yeniden ele alalım...
Eğer bu süre zarfında EOKA dirilmezse...
Faşist ELAM’ın faaliyetleri yasaklanırsa...
Kısacası iki toplum birlikte, barış içinde yaşayabiliyorsa...
O zaman garantileri hep birlikte kaldırırız...
Bunun tersini düşünmek, kendi kuyumuzu kendimizin kazması demektir...
sn .reşat beyi 3veya 5ay olabilir bir radyo sohbetinizde sizi hayranlıkla dinledim konu. çevre ekonomo ve yapılması gerekenler tam bize göre tekrar yayınlarsanız sevinirig saygılar.