Rum Yönetimi’nin, kapalı bölge Maraş’taki Türk faaliyetleriyle ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi’ne resmi başvurusunu ilettiği ve bunun sonucunu beklediği bildirildi.
Fileleftheros gazetesi, BM Güvenlik Konseyi’ne yönelik başvurunun,- “Kıbrıs Cumhuriyeti’”nin sözde bağımsızlık günü olan 1 Ekim tarihinde- Rum müzakereci ve Güney Kıbrıs’ın BM Daimi Temsilcisi Andreas Mavroyannis tarafından yapıldığını yazdı.
Rum Yönetimi’nin yapmış olduğu başvurunun, kısa zaman içerisinde belirlenecek tarihte, kapalı oturumlar çerçevesinde Güvenlik Konseyi’nde görüşüleceğini yazan gazete Mavroyannis’in ayrıca, Maraş’ın iskana açılması konusunda da, BM’nin resmi belgesi şeklinde yayımlanacak olan, Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulu Başkanlarına da birer mektup gönderdiğini belirtti.
Gazete haberinde Rum Yönetimi’nin, Maraş ile ilgili tüm kararların teyit edileceği bir başkanlık açıklaması yapmasının da beklendiğini yazdı.
Haber göre Rum Yönetimi Başkanı NikosAnastasiadis, dün gazetecilere yönelik yaptığı açıklamada, Maraş konusunda istenilen olgunun, bu kararları ihlal edenlere mesaj olarak, Güvenlik Konseyi’nin güçlü kararlarının yeniden teyit edilmesi olduğunu ifade etti.
Anastasiadis, amacın; geçmişte elde ettikleri güçlü kararların yeniden teyit edilmesi ve 550 ile 789 sayılı kararları ihlal edenlere güçlü bir mesaj verilmesi olduğunu belirtti.
Sosyal konut haberi
Rum basını ilgili haberin içerisinde, Bakanlar Kurulu’nun, geçtiğimiz gün almış olduğu Maraş bölgesine sosyal konut projesini hayata geçirmek için gerekli olan arazinin Sosyal Konut Birimi yönetimine verilmesine ilişkin karara da yer verdi.
Politis gazetesi ise Maraş bölgesine sosyal konut inşa edilmesi haberini “MEB ve Karada, Güç Oyunu-Kapalı Maraş Bölgesinde Sosyal Konut Duyurusu Yaptılar” başlığı altında ayrı şekilde yer verdi.
Gazete haberinde, son dönemlerdeki, gerek Güney Kıbrıs’ın tek yanlı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgesi içerisinde gerekse kapalı Maraş bölgesindeki Türk “provokasyonlarının” ve Kıbrıs Türk planlamaları düzeyinde izledikleri “sahnenin”, bir tarafın diğerine, parsellerde ve Kıbrıs Türk idaresi altındaki karadaki topaklarda doğal zenginliği değerlendirme yoluna devam ettiğini gösterme çabasına atıfta bulunduğunu savundu.
