Güney Kıbrıs’ta sağcı, milliyetçi partilerden sonra Komünist AKEL de, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda kırmızı çizgiyi çekerek “Garantilerin devamını ve müdahale hakkını öngören bir anlaşmanın olamayacağını’ bildirdi.
AKEL Polit Bürosu tarafından alınan kararlar dünkü Haravgi gazetesinde tam metin halinde yayınlandı.
Haravgi’nin “Çözüm Yörüngesine Girmemiz İçin Ön Şartlar” başlığıyla manşete çektiği habere göre, AKEL Polit Bürosu kararında, Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün şekliyle ilgili Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na “cevap” da verildi.
Yayınlanan kararda şu ifadeler kullanıldı:
“Sayın Çavuşoğlu’na cevabımız: Kıbrıs’ı kurtarmayacak ve yeniden birleştirmeyecek hiçbir çözüm tartışma konusu değildir. Garantilerin ve müdahale hakkının devamı söz konusu değildir. Uzlaşılmış zemin olan iki bölgeli iki toplumlu, BM kararlarında tarif edildiği şekliyle siyasi eşitliğe sahip federasyon çözümünden uzaklaştıracak –eski ya da yeni- hiçbir fikir tartışma konusu değildir. Türkiye, Sayın Çavuşoğlu’nun açıklamalarının ötesinde, bu taleplerini BM Genel Sekreteri’nin önüne koyarsa, Crans Montana sonrası olanların aksine BM ile çatışmaya girecek.”
Tek yol müzakereler
Habere göre 2017’de Crans Montana’da yaşanan çöküş ve sonrasında AKEL’in, yeni başarısızlıktan kaynaklı tehlikeler ve BM Genel Sekreteri raporunda Türkiye’nin Kıbrıs sorununda aklanmış göründüğüne dair uyarılar yaptığı hatırlatılan Polit Büro kararında özetle şunlara dikkat çekildi:
“Anastasiadis, halihazırda uzlaşılmış olan meseleleri açarak uzun bir süre Kıbrıs sorununda gerilemeler ve çelişkiler gösterdi ve BM Genel Sekreteri’ni, gerçekten manası olacak müzakerelere hazır olduğuna ikna edemedi. ABD ve İsrail ile üçlü ittifak ve askerî işbirliklerinin Kıbrıs MEB’ini Türk saldırganlığına karşı zırhlandıracağı hatalı algısı işlendi. Devamında, Türkiye ile AB üyesi devletler arasındaki derin ekonomik-siyasi çıkarlar görmezden gelinerek AB’nin Türkiye’ye karşı yaptırım uygulayacağı yersiz beklentisi işlendi. Hükümettekiler, Maraş örneğinde olanları yine anlamadı ve ilk başta ‘iletişim maytabı’ndan söz ettiler.
Bugün herkes, yeni emrivakilerin engellenmesi ve Türkiye isterse Kıbrıs sorununda, ülkeyi iki bölgeli iki toplumlu, BM kararlarında tarif edildiği şekliyle siyasi eşitliğe sahip federasyon zemininde yeniden birleştirecek bir prensip çözümü yolunun açılması için tek yolun Kıbrıs sorununda özlü müzakerelerin yeniden başlaması olduğunu anlamalıdır.
2014 Ortak Açıklaması, bugüne kadar varılan yakınlaşmalar ve BM Genel Sekreteri’nin çerçevesi, olguları, liderlerin BM Genel Sekreteri ile görüşmesini, BM himayesinde gayrı resmî konferans çağrılmasını ve devamında Kıbrıs müzakerelerinin Crans Montana’da kaldığı yerden başlamasına yeterli zemin olduğuna göre referans şartlarında mutabakata varılması bu kadar zor olmamalıydı.
Akıncı ve Anastasiadis’in kabul etmesi gerekenler
Siyasi eşitlik meselesi müzakerelerin yeniden başlamasına engel teşkil etmemeliydi. Akıncı, bir olumlu oyun her şeyde değil sadece düşük politika organlarından bazılarında gerekeceğini kabul etmelidir. Anastasiadis de Bakanlar Kurulu kararlarında bir olumlu oyun gerekli olduğu yakınlaşmasına geri dönmelidir.
BM Genel Sekreteri’nin 18 Eylül 2019 tarihli açıklaması bütün yönlere gür bir mesajdır. AKEL olarak iki lideri uzlaşılmış çerçeveye ve özlü müzakerelerin yeniden başlaması çabasına sıkı sıkıya bağlı kalmaya çağırıyoruz. Müzakereler BM Genel Sekreteri’nin önerdiği şekilde başlar ve bütün taraflarca gerçek siyasi irade ortaya konulursa yakında çözüm yörüngesine girme realist olasılığı vardır.”