Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos, “Kıbrıs sorununun çözümünde, toprakta yüzde 25’in üzerinde herhangi bir şey Kilise için kırmızı çizgidir” dedi.
Hrisostomos, Fileleftheros’a yaptığı açıklamada, yarım yüzyıldır Kıbrıs sorununda “dirilişe” eremediklerini, Rum halkının yorulduğunu belirterek, hiç de iyiye gitmediklerini söyledi.
Hrisostomos, “Bunda hepimizin büyük sorumluluğu var, çünkü mücadele cephelerinde olması için halkımızı milli açıdan yükseltmedik” ifadesini kullandı.
Başpiskopos, bir soruya karşılık, “Kıbrıs sorununun çözümüne ulaşacağımıza inanmıyorum. Türkler akıllarını başlarına alırlarsa ve Amerikalılar doğru baskı yaparsa ulaşabiliriz. Ama bir sürü ‘eğer’ var ve halen bunların uygulanmasına çok uzağız” iddiasında bulundu.
Amerikalılara güvenmiyor
Hrisostomos, Amerikalıların tavrına güveni sorulduğunda ise şunları söyledi:
“Yüzde 100 güvenmiyorum. Bu nedenle Amerikan Büyükelçisi buraya geldiğinde -ki nabzımı ölçmeye geldiğine inanıyorum- kendisine; kırmızı çizgileri olanlar yalnız Türkler değil, bizim de kırmızı çizgilerimiz var. Kilise için kırmızı çizgi, nüfusları yüzde 18 olan Kıbrıslı Türklerin yüzde 25’in üzerinde toprak alamayacaklarıdır. Kilise için yüzde 25’in üzerindeki herhangi bir şey kırmızı çizgidir. Olası bir referandumda ben Kıbrıs halkını ‘hayır’ demeye çağıracağım.”
Hrisostomos bu görüşünü, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’e de aktardığını, müzakerelerin olumlu olması için Anastasiadis’in yanında durmak istediğini ve Rum halkına ve siyasi liderliğine, Anastasiadis hükümetinin karşısında durmanın yanlış olduğunu söylediğini hatırlattı.
“Müzakereler sona ulaşmayabilir. Türkler taleplerinde ısrar ederlerse (müzakerelerin) duracağı kesindir, bu nedenle Ankara aklını başına almalıdır” görüşünü ileri süren 2. Hrisostomos, Anastasiadis’in, “Kıbrıs sorununa hemen çözüm bulunmazsa KKTC’nin Türkleşeceği” söylemine katıldığını belirterek özetle şunları söyledi:
“Sadece Kıbrıslı Türklerle evli olanlar kalmalı”
“Kıbrıs sorunu daha çok yıllanırsa, aleyhimize olacak. Ancak sorunu kapatıp bugünkünden daha kötüsünü mü kazanacağız? Toprak almamız gerek. ‘Yerleşiklerin’ gitmesi, sadece Kıbrıslı Türklerle evlenmiş olanlarının kalması gerek. Bize toprak verirlerse ve yerleşiklerin büyük bölümü, örneğin 100 bini giderse mülkiyet azalacak.
Bazıları mülklerini, bizim taraftaki Kıbrıs Türk mallarıyla takas etmek isteyecek. Kimseyle dalga geçmiyorum, popülizm yapmak da istemiyorum. Olacakları söylüyorum. AB ve Amerika tarafından bazı yardımlar olursa tazmin edilebilir ve normal şekilde biter. Aksi halde sorun olacak ve müzakereler orada takılacak.
Müzakerelerde henüz hiçbir şey olmadı. Dikenli konular değişmedi. Anayasal konularla başladılar. Üç aşağı beş yukarı anlaşacağız. Biz yüzde 82’yiz (nüfus), onlar yüzde 18 ve yetkinin yüzde 50’sini istiyorlar. Adalet nerede? Bir yerde adil bir çözüm olmayacak ama işleyebilir olursa sürdürülebilir.
Mağusa’nın kapalı kentinin güven yaratıcı önlem olarak iade edilmesinin, olmayan hediye olduğuna inanıyorum. Mağusa hiçbir şey sağlamayacak, çünkü kapalı kent piyasasıyla oteller bölgesidir ve belediyesi olan bir kent değildir. Başpiskoposluğun kapalı kent içerisinde ‘Aspelia’ isimli bir oteli var. Yeni bir otel inşa etmek için gidip 20-30 milyon harcamamın akıllıca olacağını zannetmiyorum.
“Neden Kokkina (Erenköy) iade edilmiyor?”
Kentin yasal sakinlerine geri verilmesinden yanayım ancak sadece buraya kadar gidersek, bunları mamur etmemiz için güvenlik olacak mı? Neden Kokkina (Erenköy) bölgesi de iade edilmiyor? Orada tek bir Kıbrıslı Türk bile yok.”
Gazetenin “bu zihniyetle çözüme nasıl gideceğiz” sorusunu üzerine ise Hrisostomos, “Bu yüzden, bugün karışmayıp yarın hükümetle birbirimize girmemek için bütün siyasi liderliğin tetikte olması gerektiğini söylüyorum çünkü müzakerelerden hiçbir şey çıkmaz” dedi.