ABD’nin, Kıbrıs Büyükelçisi John Koenig, Doğu Akdeniz doğalgazını Rum Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) üzerinden Türkiye’ye ve Avrupa’ya taşıyacak bir boru hattının jeopolitik ve ekonomik değeri olduğunu ifade ederek, Rum yönetiminin, konuyu şimdiden Türkiye ile konuşması gerektiğini söyledi.
Koenig ile yaptığı söyleşiyi manşetten yayınlayan Kathimeniri gazetesi, ABD’nin doğalgazı Kıbrıs sorunu ve bölgedeki diğer siyasi anlaşmazlıkların çözümünde katalizör gördüğünü, Maraş’ta hareket istediğini ve AB’nin, çözümden sonra Kıbrıs’a güvenlik sağlayabileceği görüşünde olduğunu aktardı.
ABD’nin Kıbrıs sorununun yeni çözüm sürecindeki rolünü yoğunlaştırdığı, ABD büyükelçisinin prosedüre daha önce hiç olmadığı kadar aktif katılımına dikkat çeken gazete, Koenig’e, bu izlenimin doğru olup olmadığını sordu.
Çıkarlar aynı çizgide buluşuyor
ABD’nin, çözüme yönelik olarak ilgisiyi yoğunlaştırdığını kabul eden Koenig, “Çünkü birçok çıkarın aynı çizgide olduğunu görüyoruz” dedi, şöyle devam etti:
“Birçok anahtar-oyuncu, olguları aynı şekilde görüyor. Kıbrıs (Rum) hükümeti çözümü başarmak istiyor. Başkan Anastasiadis ve hükümeti, ABD ile daha sıkı bir işbirliğine çok açıktır. Türkiye, Kıbrıs sorununun çözümüne katkı koymayı çok istiyor, çözümün, bölgedeki çıkarlarını ileri götürmesine yardımcı olacağını düşünüyor. Kıbrıs Türk tarafının katılımı da ciddidir. Dolayısıyla bu şartlar altında prosedüre desteği büyük fırsat görüyoruz.”
“ABD’nin şu anda daha aktif katılımı için sadece Kıbrıs’taki şartların mı elverişli olduğuna inanıyorsunuz yoksa bölgede başka unsurlar da var mı?” sorusuna karşılık Koenig, “Bölgede Kıbrıs meselesi konusunda önemli oyuncu olan Türkiye’den söz ettim” vurgusuyla başladığı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Genel anlamda, birçok çözülmemiş ihtilafıyla bölge bu dönem biraz karışık. Ancak Kıbrıs’ın şimdi İsrail ile yapıcı bir ilişki kurmaya çalışması bizim için önemlidir. ABD ile dost ve müttefik ülkeler olan İsrail, Güney Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan’ın aralarındaki muhtemel işbirliklerini inceliyor olmaları bizi cesaretlendiriyor.”
Türkiye elinden geleni yapacak
Koenig’e ABD’nin Türkiye ile temaslardan edindiği izlenimlerin neler olduğu ve özellikle, Türkiye’nin bu sefer çözümü ciddi ciddi düşünüp düşünmediği soruldu. Amerikan Büyükelçi, ABD Başkanı Obama-Başbakan Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Kerry-Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Burns-Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sinirlioğlu görüşmelerine Kıbrıs sorununun sıklıkla konu edildiğini söyledi. Koenig, “Türkiye gerçekten çok ciddidir ve çözüm başarılması için elinden geleni yapacak” ifadesini kullandı.
Gazetenin; “Hidrokarbonların bölgedeki ihtilafların çözümüne araç olabileceğine inanıyor musunuz? ABD’nin jeopolitik hedeflerinden biri bu olabilir mi?” sorusuna karşılık, bölgedeki ihtilafların çözümünün ABD’nin ana hedefi olduğuna vurgu yapan John Koenig şöyle devam etti:
Doğalgaz konusu
“Ancak hidrokarbonların nasıl bir rol oynayacağına taraflar karar verecek. Doğalgaz; büyük yatırımlar, ağır altyapı çalışmaları gerektirir ve doğalgazın nakli için geleneksel olarak boru hatları kullanılır. Kuşkusuz başka seçenekler de var. Güney Kıbrıs, doğalgaz sıvılaştırma terminali inşa etmekle çok ilgileniyor. Dış unsurlar olarak biz, tarafları sadece, enerji meselelerine ve siyasi hedeflerine birlikte bakmaya cesaretlendiriyoruz. Enerji rezervleri varlığı İsrail ve (Güney) Kıbrıs arasındaki gibi işbirliği fırsatları yaratıyorsa o zaman seçenek incelenmeli, doğru ise uygulanmalı. Olursa, bölgedeki bütün ülkeler arasında daha yakın bir işbirliği görmek isteriz. Ancak iddialı bir planımız yok. Noble Energy gibi Amerikan şirketlerinin bölgedeki ticari faaliyetlerini destekliyoruz. Ancak iddialı bir plan oluşturmayı doğru veya yardımcı bulmuyor, sadece, ülkelerin aralarındaki işbirliğini incelemeleri gerektiğini söylüyoruz.”
Gazete, Koenig’e, hidrokarbonların yalnız Kıbrıs sorununun çözümüne değil, Avrupa’nın özellikle Ukrayna krizinin ardından Rus doğalgazına bağımlılıktan kurtulma hedefi dikkate alındığında Türkiye’nin İsrail ve Yunanistan’la ilişkileri açısından da katalizör olup olamayacağını sordu.
Ülkelerin bunu istemesi halinde doğalgazın katalizör olabileceğini söyleyen Koenig, şunları ekledi:
“Bizi, Avrupa’nın enerji güvenliği ilgilendiriyor”
“Bizi, Avrupa’nın enerji güvenliği ilgilendiriyor. Özellikle de Rusya’nın doğalgaz fiyatlarını Ukrayna hükümetine baskı yapmak için silah olarak kullandığını gördüğümüz bu kritik dönemde. hidrokarbonların Kıbrıs’ın geleceği açısından önemi konusundaki ana görüşüm, ülkenin liderlerinin bu zenginliği nasıl yönetecekleri konusunda doğru, uzun vadeli ve vizyonu olan kararlar almak gibi büyük bir sorumluluğu olduğudur. Her seçeneği incelemeleri ve Ada’nın geleceği için jeostratejik, ekonomik ve diğer teorilere uygun bir sonuca varmaları gerekir.
Sıvılaştırılmış doğalgaz, LNG, bir piyasadan ötekine daha kolay nakledilir, dolayısıyla Batı Pasifik ve Güneydoğu Asya bölgesindeki gibi fiyatların yüksek olduğu piyasaları hedefleyebilirler. Ancak terminal inşası masraflıdır, başlangıçtaki yatırım yüksektir ve bu argümanın sürdürülebilir olması için büyük miktarda doğalgaza ihtiyaç vardır. Dolayısıyla başka seçenekler de incelenebilir.”
Doğal gazın Türkiye üzerinden taşınması
Koenig, “Doğalgazı Türkiye’ye taşıyacak bir boru hattı perspektifine nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna karşılık ise şu cevabı verdi:
“Gazın, (Güney) Kıbrıs MEB’i üzerinden boru hattıyla Türkiye’ye ve Avrupa’ya taşınması ihtimali bizi cidden ilgilendiriyor. Elbette, Kıbrıslılar bunun, komşu ülkelerle jeopolitik ilişkilerine ve ekonomilerine hizmet ettiğini düşünürlerse. Ancak aşılması gereken siyasi engeller var. Şu an, böyle bir şeyin incelenmesi için en uygun zaman olabilir. Sağlıklı bir tartışma olduğuna inanıyorum, biz tartışmayı destekliyoruz ancak sonuç Kıbrıslıların tercihidir.”
Doğalgazın Kıbrıs sorununda ilerleme kaydedilmesi için bir araç olarak kullanılabileceğine inanıp inanmadığı sorulan Koenig, müzakerelerin devam etmekte olduğunu, bunun da doğalgaz ile Kıbrıs sorununun çözümünün nasıl bağdaştırılabileceğini ve Türkiye’nin Ada ile nasıl bir ilişkisi olabileceğini düşündürdüğünü belirterek, şunları söyledi:
Maraş’ın geleceği
Gazete, Koenig’le söyleşisinin Maraş’la ilgili bölümünü “Adım adım Maraş açılacak ve başka Güven Yaratıcı Önlemler de uygulanacak” başlığıyla ayırdı. Bu bölümde Koenig’e yöneltilen sorular ve Koenig’in verdiği cevaplar şöyle:
“Mağusa konusunda hareketten çok söz ediliyor. Başkan Obama bundan söz etti, AB de. Argümanın başarılma olasılığı nedir?
“Ana unsur, Kıbrıslıların çözüm prosedürünü ne kadar güvenilir gördükleridir. Son yıllarda ölçümler, kamuoyunun prosedürün güvenilirliğinden öncekinden daha çok kuşkulu olduklarını gösterdi. Dolayısıyla Anastasiadis’in, Mağusa’da kapalı kentle sınırlı olmayacak ve insanların yeni bir çözüm çabasının ciddiyetine inanmasına yardımcı olacak adımlar atılması önerisini çok iyi bir fikir gördük. Her iki taraf da Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) dediğimiz şeyi kabul etmeli. Ancak halkın, bu sefer olguların farklı olduğu, tarafların söyledikleri şeyi kastettiğini gösterecek bir şey görmeyi beklediği basit mantığını da anlıyoruz.”
Soru: Kapalı kentin açılmasından önce atılması gereken adımlar var mı, bunlar nelerdir?
Yanıt:Var, ama son karar iki tarafa ait. 1970’li yılların sonunda Güvenlik Konseyi’nin ‘Maraş önceki sakinlerine iade edilmelidir’ görüşünü belirttiği doğrudur. Ancak zamanla olgular değişti ve daha sonraki müzakere turlarında Maraş çözüm anlaşmasının parçası haline geldi. Şimdi yapabileceğimiz şey, bu konular demetine, kapalı kente, limana, ortaçağ Mağusası’na (surlariçi) ve Kıbrıs’ın bu bölümündeki diğer faaliyetlere ilgi gösterenleri fikirler bulup bunları paylaşmaya ve gelecek için daha olgun bir plan geliştirmeye cesaretlendirmektir. Böylece, taraflar bu tedbirde uzlaşırlar ise olacak olan değişikliğe hazır olsunlar. Bazı incelemelerin analizinde teknik yardıma ihtiyaçları olursa biz kendilerini desteklemeye hazırız.
Soru:Teknik destek Maraş’ın yeniden imarına da genişler mi?
Yanıt: Kapalı kentin bir uzmanlar grubu tarafından ziyaret edilmesi tartışıldı... Hassas bir mesele, bölge askerin denetiminde ve bu adım ancak bütün müdahil taraflar onay verdiğinde olabilir. Ancak çözümden önce veya sonra Maraş’ın ne zaman açılacağından bağımsız olarak, bölgenin canlanması için çok şey yapılması gerektiği bir gerçektir. Kıbrıslı Türk-Kıbrıslı Rum herkesin bunu göğüsleyecek durumda olması mantıklıdır. Kapalı kentteki gerçek şartların neler olduğuna ilişkin görüşler çok farklıdır. Dolayısıyla, kentteki gerçek şartların neler olduğu bilinmeden plan yapılması zordur.”
Güncelleme Tarihi: 20 Nisan 2014, 01:22