Öğleye doğru çimenlerin üstündeki okaliptüs ağaçlarının denize en yakın olanının gölgesindeki güneş yatağında uyumaya çalışıyorum.
Asırlık ağaç upuzun. Dallarının ucunda yeni yapraklar açılıyor. Taptaze, yemyeşil ve yumuşacık. Yaşlı ve sert yaprakların yanında parkta oynayan çocukları andırıyorlar. Kalkıp bir tanesini kesmek ve parmak uçlarımla ezerek çıkardığı sert kokuyu içime çekmek istiyorum. Ama o kadar güzel ve hayat dolular ki koparmaya kıyamıyorum.
Başımın altına yastık yaptığım toplanmış bir havlu var.
Birkaç metre ötedeki denizden esen rüzgâr önce serinletiyor, sonra üşütüyor.
Sağa sola dönüyorum, ama uykum olmasına rağmen uyuyamıyorum.
Biraz arkamdaki güneş yatağında Espasito da uyuyamıyor olmalı.
“Kalkıp odamıza mı gitsek,” diyor. “Burada uyuyamayacağız.”
İyi fikir ama şimdi kim kalkıp otel odasına kadar yürüyecek, soyunacak, yatacak.
“Oda bize gelse olmaz mı?” diyorum.
*
Sağa dönüyorum. Birdenbire bir kırlangıç sürüsü beliriyor. Ötüşlerle yükselerek, çimenlere kadar alçalarak, gider gibi yapıp dönerek, sinek avlıyorlar. Uçarlarken ikisi birbirine yaklaşıyor ve gaga gagaya geliyorlar. Biri ağzındaki sineği diğerine mi verdi yoksa bu bir öpüşme mi idi?
Ne kadar muazzam bir zevk olmalı bu şekilde uçmak yay gibi kanatlarla, zarif, hızlı, ustalıklı, asla çarpışmadan. Belki yere çakılı bana böyle geliyor. Kim bilir, onlar için beni hayran bırakan uçuşları, belki de bir caddenin bir yanından diğer yanına koşarak geçmek kadar aleladedir.
Kırlangıçlar geldikleri gibi âniden uçup gidiyorlar.
Sırt üstü uyumayı denemek için sola dönünce dalların arasından güneş yüzüme vuruyor.
Bugün ayın 21’i. Yaz gündönümü. Her yıl bugün kuzey küre güneşe doğru kaykılır ve diğer günlerden daha uzun güneş görür. Güneş daha erken doğar ve daha geç batar.
Bu böyle olur, çünkü dünya dik hâlde dönmez. Eğiktir. Ekseninin üzerinde 23.5 derece eğilmiş durumdadır.
Mevsimleri meydana getiren bu eğikliktir. Bazı gökbilimciler yeryüzünün hayata uygun koşullarını, çok daha ekstrem olabilecek eğimler arasında bu eğimin yeryüzüne hâkim olmasından kaynaklanabileceğini söylüyor.
Saçma tabii, ama güneşin dalların arasından yüzüme vurmasını arkaya doğru kaykılma ânında meydana geldiğini düşündüm.
*
“Çağır, belki gelir,” diyor Espasito.
Deniz çarşaf gibi. Uzaklarda üç kuş sıra hâlinde Salamis harabelerine doğru uçuyor. Kumların üzerindeki şemsiyelerin altında kahvaltı sonrası uyuşukluğunda yatan yaşlı turistler var. Dalgaların şırıltısından başka bir şey duyulmuyor.
“Çağırdım ama gelmedi,” diyorum kalkarak. “Hadi biz ona gidelim. Madem ki dağ Muhammed’e gelmiyor, Muhammed dağa gitsin.”
Okuyucularıma not: Bayram nedeniyle yazılarıma ara veriyorum. Bundan sonraki yazım 4 Temmuz’da çıkacak. Hepinizin bayramını kutlarım.
Deniz, kum, güneş, plaj, okaliptüs ağacı, yılın en uzun günü. Tam bir arefe ve tatil yazısı . Hep iç açıcı güzel şeyler. Teşekkürler. Güney Ege’den bizden de herkese iyi bayramlar.
Sizin de bayraminiz kutlu olsun sayin Sarp Ege. Guney egede oldugunuz icin biraz da kiskandim dogrusu :)
Kendinize iyi bakin.