banner564

Gündemdeki tehlike: Anayasa tartışması…

Ekonomik sorunların gündemin en etkili maddesi olduğuna bakmayın; “Türkiye nereye doğru gidiyor?” diye sorulsa, ilk olarak değerler sistemindeki yaygın değişimlere bakmak ve yanıtımızı ona göre vermek zorundayız. Değerler sistemindeki değişimin doğrultusu geleceği şekillendiren başlıca unsurdur.
Bugünün Türkiye’sindeki değişimi de “değerler sistemi” üzerinden okumak gerekiyor. Mahkemeler, “hükümeti devirmek istediler” gerekçesi ile “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası veriyor. Demokratik ülkelerde, “hükümeti devirmek için çalışmak” bir hak değil midir? Türkiye’de bunun karşılığı ömür boyu hapiste yatmaktır!
Demokratik ülkelerde, devlet dinler karşısında tarafsızdır. Herkes istediği dine inanır, istediği şekilde ibadet yapar veya yapmaz. Din ve vicdan hürriyeti vardır. İnanmak da, inanmamak da serbesttir. Türkiye’de Müslüman olmayanlar özgürdür belki ama Müslümanların nasıl ibadet edecekleri devlet eliyle dayatılmaktadır. Bunun dışına çıkmaya kalkanlar, devlet tarafından istihdam edilmiş din görevlileri tarafından baskı altına alınmaktadır.
Türkiye’de hangi ulusal değerlere bağlı olduğunu sen kendin değil; devlet tayin eder… Kendi kimliğini belirleme hakkın yoktur!
Bunlar ve bunlara benzer sorunlar yazılı anayasa veya yasalardan daha çok fiili durumdan kaynaklanıyor. Filli durumda, bazı grupların sokaklarda dini kıyafetler ile gösteri yapmalarına alkış tutarken evlatlarının akıbetini soran anneler her hafta sonu devletin polisi tarafından tutuklamakta veya coplamaktadır. Mahkemeler, cumhurbaşkanına hakareti en acımasız bir şekilde cezalandırdığı halde, kürsülerden yapılan hakaretlerin hiçbir cezası yoktur… Yurttaşların bazısı özgürdür; bazıları değildir!
Türkiye bu sorunların altından, yurttaşlarının hak ve özgürlüklerine değer veren, anayasa ve yasa hükümlerini yurttaşlar lehine yorumlayan bir iktidar ile kalkabilir. 12 Eylül Cuntası tarafından dayatılmış olsa bile daha sonra defalarca değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, iktidarın yurttaşların haklarını korumasına engel değildir. Bilakis, yurttaşların hakları Anayasa’ya rağmen çiğnenmektedir. Pek çok Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmamıştır. Türkiye’de Anayasa seviyesinde değer bulması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uygulanmamaktadır. Türkiye iktidarı, bu kararları uygulamaktansa Avrupa Konseyi tarafından kınanmayı ve yaptırımlara muhatap olması kabullenmektedir.
Böyle bir ortamda “sivil bir anayasa” yapılmaktan söz ediliyor. Askeri üniforma yerine takım elbise giyenlerin yapacağı anayasa ille de “sivil” olmaz. Anadan üryan halde yapsanız bile bile bu zihniyetle yapılacak anayasa özgürlükçü olmaz; olamaz! Bugünkü yasal düzenlemeleri yurttaşların hak ve özgürlüklerini kısıtlamak için kullanan, çoğu halde yasal düzenlemeleri aşan baskılar uygulayan ve zorbalık yapan iktidar özgürlükçü bir anayasa yapamaz. Muhalefetin katkı yapmaya kalkışması da, bu durumu değiştirmeye yetmez.
“Sivil anayasa” diyerek çıkılan yol, aslında siyasal gündemi manipüle etme çabasından başka bir şey değildir. Buna karşılık söylenecek tek bir cümle vardır: “Anayasa ne dersesin; sizin iktidar olduğunuz yerde özgürlükçü bir düzen olmaz, olamaz!”
Türkiye muhalefeti farkında mı bilmiyorum ama bu “sivil anayasa” söylemi, önümüzdeki aylarda gündemi belirleyecek ve bu gündem yerel seçim sonuçlarını büyük ölçüde etkileyecektir. Türkiye’deki hak ihlallerini görmezden gelen veya basit bir sosyal medya paylaşımı geçiren muhalefet de bunun altında kalacaktır.


Hükümeti devirmek istedikleri için ömür boyu hapisle cezalandırılan insanların olduğu ülkede özgürlükçü bir anayasa elbette yapılamaz! 

YORUM EKLE

banner608

banner474