banner564

Güçlü bir ses şart oldu

   Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail, Lübnan ve Mısır ile ‘doğal gaz’ konusunda önemli toplantılar gerçekleştirdi ve bazı ortak kararlar alındı...
   Son olarak, Rum lideri Nikos Anastasiadis, Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras ve Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah El-Sisi’nin mutabakatıyla ‘Kahire Deklerasyonu’ yayımlandı...
   Bazı kişiler bu deklerasyonun ne anlama geldiğini anlamamış olabilir...
   O nedenle ‘verilen mesajı’ özetleyerek aktarıyorum:
   1-Biz üç ülke, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs olarak ilişkileri geliştirme ve doğal gaz başta olmak üzere birçok konuda ortak hareket etme kararı aldık...
   2-Türkiye’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘egemenliği’ altındaki bölgede sismik araştırma yapmasına karşıyız. Hem bölgeden çekilmesini, hem de bir daha bunu yapmayacağı konusunda taahhüt vermesini istiyoruz...
   Verilen mesajın özeti budur...
   Diyalog TV’nin dün canlı telefon bağlantısı kurduğu, Türkiye’nin deneyimli siyasetçilerinden Sayın Murat Karayalçın’ın değerlendirmesi de bu yöndeydi...
   Türkiye karşıtı yeni bir cephe oluşturulduğunu ve bu gelişmenin iç açıcı olmadığını söyledi Sayın Karayalçın...
Sessiz kalınamaz
   Rum tarafı ve Yunanistan’ın ortak adımlar atarak, bölgede Türkiye karşıtlığını geliştirmeye ve daha çok baskı unsuru yaratmaya çalıştığını çok net bir şekilde görebiliyoruz...
  Müzekereler yoluyla adada kalıcı bir çözüm bulmak yerine, Türkiye’yi etkisizleştirerek, Kıbrıs’ın tümünün sahibi olma yolundaki plan ver programlarını uygulamaya çalışıyorlar...
   İsrail’i de aralarına alarak havada ve denizde askeri tatbikatlar yapıyorlar...
   Rum Yönetimi, bir yandan başka ülkelerle anlaşma yapma ve doğal gaz çalışmalarını onlarla birlikte yürütme konusunda kendini ‘hak sahibi’ görürken, diğer yandan KKTC ile Türkiye’nin hareketlerini ‘yasa dışı’ ilan ederek, önlemeye çalışıyor...
   Atılan her adımda Türkieye’ye “Kıbrıs’tan çekil” diyorlar...
   Ankara ise anlaşılmayan nedenlerle son zamanlarda bu tür hareketler karşısında sessiz kalmayı tercih ediyor...
   Halbuki; özellikle Kahire Deklerasyonu sonrasında ‘güçlü bir sese’ ihtiyacımız vardır...
   Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın veya Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun, Türkiye ve KKTC aleyhtarı bu girişimler karşısında ‘ilgili taraflara’ öyle bir mesaj vermesi gerekir ki; herkes oturup düşünmek ve tavırlarını ona göre belirlemek zorunda kalmalıdır...
   “Haddinizi bilin, bu ada üzerinde en az Rumlar ve Yunanlılar kadar Kıbrıslı Türkler ve Türkiye de hak sahibidir” denmeli, Doğu Akdeniz’de egemenliğin ‘başkalarına kaptırılmayacağı’ çok açık ifdadelerle ortaya konmalıdır...
Onlarda iyi niyet yok
   Bir yandan Türkiye’ye saldıran, diğer yandan Kıbrıslı Türklerin de doğal gazda hak sahibi olduğunu, çözümden sonra bunu konuşabileceklerini söyleyen Rum liderliğinin ‘samimi ve dürüst olduğunu’ söyleyebilir miyiz?..
   Kesinlikle hayır...
   Siyasi yaşamında Kıbrıs sorununun çözümünü her zaman ön planda tutan, Annan Planı döneminde “evet” ateşini adanın her yanına taşıyan eski Başbakanlarımızdan Sayın Ferdi Sabit Soyer’in, Berlin’e gidişini dahi engelleyen bir zihniyete bizler nasıl güveneceğiz?..
   Berlin’in birleşmesinin 25’inci yıldönümü etkinliklerine Kıbrıslı Türk siyasetçi olarak davet edilen Ferdi Sabit Soyer’e dahi tahammül edemeyen ve bu daveti iptal ettiren Rumların, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile müzakere masasında anlaşabileceğini düşünen varsa yanılıyordur...
   Onlarla Talat dahi anlaşamadı...
   Onlar, Soyer’in Berlin’de bulunmasından dahi rahatsızlık duyuyorlar...
   “Kıbrıslı Türkler de kim, onları niçin çağırıyorsunuz?.. Onlar varsa biz yokuz” diyerek, basit bir konferans davetini iptal ettiriyorlar...
   Yazıklar olsun Almanya’ya...
   Yazıklar olsun Avrupa Birliği’ne...
   Bütün bu olanlara baktıkça, Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğu artık şunu söylüyor:
   “ İyi ki 2004’te Hayır dediler”...
   Yoksa, 2004’ten, 2014’e bu ülkede parmakla gösterilecek kadar Türk nüfus kalırdı...
  Hepimizi ‘bir şekilde’ kaçırırlardı...
   Onlara güvenmekle hata yapmışız!..
   Hiç olmazsa bundan sonrası için gözümüzü dört açmalıyız...
   Bir an önce kendi bölgemizde dinamik bir siyasi yapı oluşturarak, güçlü bir KKTC yaratmaktan başka çaremiz yoktur...
YORUM EKLE

banner608

banner474