Yapay Zekâ’nın faydasından çok zararı olacağı ortaya çıksa da geleceğimizi belirleyecek en önemli unsurlardan biri olmaya devam ediyor.
Yapay Zekâ askeri ve sivil birçok alanda kullanılıyor ama yarattığı prodüktivite artışının faydasının yaygın, yani çalışanların, ya da insanlığın, yararına olacağını gösteren bir emâre yok.
Daha açıkçası, Yapay Zekâ bugüne kadar patronların (ve hükümetlerin) işine yaradı. Üretimi artırdığı uygulamalarda bile çalışanların cebine daha çok para girmedi. Tersine işsizliği çoğalttı. Ve bu eğilimin duracağını göremiyoruz.
Girişimciler ve şirket yöneticilerinin çoğunluğu otomasyon, yani işçi yerine makine kullanmak, çalışan sayısını azaltmak ve işyerindeki pazarlık güçlerini zayıflatmak meylindedirler. Bugünlerde onların işini kolaylaştıran Yapay Zekâ’dır.
Geride kalma korkusuyla Batı’da birçok işyeri ve fabrika, aslında işe yaramadığı ya da faydası marjinal olduğu hâlde, Yapay Zekâ kervanına katılıyor.
Bu gidişin, eğer yönü değiştirilemezse, sonu hayır değildir. Tekrar olacak ama, özellikle çalışanlar için.
Bu düşünceler dünyanın en önde gelen ekonomistlerinden Daron Acemoğlu’nun son kitabı Power and Progress’te (Güç ve İlerleyiş) yer almaktadır.
Acemoğlu, meslektaşı Simon Johnson ile birlikte yazdığı kitapta, Bill Gates, Elon Musk, Mark Zuckerberg ve buluşlarını onların hizmetine sunan bilgiyazarcılara sert eleştiriler getirmektedir.
Geçtiğimiz bin yıldaki teknolojik keşifler ve ilerlemeler ve bunların daha çok kime yaradığını, özetle kimi zengin edip kimi yoksullaştırdığını inceleyen kitabın vardığı sonuç şudur:
Yeniliklerden hemen hemen her zaman iktidar sahipleri, krallar, asiller, kilise ve toprak zenginleri yararlanmıştır.
Kitapta verilen çarpıcı bir örnek var: Orta Çağ’ın en önemli buluşu olan su değirmeni.
On Birinci Yüzyıl’ın sonlarına doğru İngiltere’de 6000 su değirmeni vardı. İki yüz yıl içinde iki misli artan bu değirmenlerin en iyileri elle çalışan bir değirmenin yirmi misli üretim yapabiliyordu. Ama yarattığı üretim fazlası, ücret artışı olarak alt tabakalara yansımadı. Çünkü değirmen yapmak ve çalıştırmak nüfusun yüzde beşini bile bulmayan asillerin ve kilisenin tekelinde idi. Yasağa uymayanları ağır cezalar bekliyordu. Üretim artarken açlık yaygınlaşıyordu.
Tarih boyunca sayılı birkaç hâl dışında, fakirler, yani işçiler ve az veya hiç toprak sahibi olmayan köylüler yeni buluşlar sonucunda gelirlerinde ya çok az artış görmüşlerdir ya da hiç. Hatta bazen daha çok yoksullaşmışlardır.
Acemoğlu ve Johnson’a göre, Yapay Zekâ’nın benzer sonuçları verdiğine dair birçok emare vardır. Ancak Yapay Zekâ’nın muhtemel sonuçları daha da kötü olacak, çünkü sadece otomasyon getirmiyor. Şirketlere dünya tarihinde görülmemiş gözetim, surveillance, araçları sunarak patronların işçileri kontrol altında tutmaları fırsatı yaratıyor. Bunun sonucunda da işçiler daha fazla çalıştırılabilmekte ve baskı altında tutulabilmektedir.
Aynı olanaklar, Çin gibi otokratik veya ABD gibi demokratik olsun, devletlere vatandaşlarını denetleme ve kısıtlama imkânı sağlıyor.
Propaganda ve yalan haber yaymak, nefret söylemlerini alevlendirmek, halkı birbirine düşürmek, seçim sonuçlarını etkilemek Yapay Zekâ ile kolaylaşmıştır. Bu da demokrasinin temellerini dinamitlemekte, Yapay Zekâ kullanımına karşı demokratik karşı koymaları zayıflatmaktadır.
Dijital teknolojiler genel amaçlıdır ve değişik birçok şekilde geliştirilebilirler. Nereye yönlendirilecekleri düşünülürken akılda tutulması gereken “insan hedeflerine” ne kadar faydalı olacaklarıdır, ki Acemoğlu ve Johnson buna “makine faydalılığı” diyor.
İkilinin mesajı şudur: Yapay Zekâ’nın insan yararına yönlendirilmesini onu geliştirenlerden ve iş âleminden beklemek abestir. Çıkar yol, hükümetleri ve endüstricileri petrol kullanımından caydırıp yeşile yönlendiren yaygın halk hareketine benzer bir kampanyadır.
Bizim muhalefet akp’yi devirmek için yapay zekadan yardım alamaz mı acaba? Yoksa o da mı çaresiz?
Doğal zeka yoksa yapayı ne yapsın