Özellikle seçim dönemlerinde siyasiler “Kendi evimizin efendisi olacağız” diyerek propaganda yapıyor…
Kötü bir şey mi?..
Elbette değil…
Ama bir yerden başlayıp, bunu yerine getirelim artık…
İşte size en somut örnek Güney Kıbrıs’ın yaptıkları...
Kriz sonrasında Başsavcı’nın altındaki makam arabasını da aldılar...
Dış gezileri sınırladılar...
Lüks tüketimde KDV’leri artırdılar...
Limanları satıp, özelleştirdiler...
Elektrikte kısmi özelleştirmeye gittiler...
Ayrıca, yabancı yatırımcıları çekmek için teşvikleri en üst seviyeye çıkardılar...
Bu konuda Çin’e kadar uzandılar...
Sadece 5 milyon dolarlık yatırım için yabancılara yalvarır hale geldiler...
Bağımsızlıktan bu yana ilk defa Casino işletmesine lisans verip, Çin’den dev yatırımcı çektiler…
Limasol’a inşa edilen lüks otel-casino kompleksi için Çinli yatırımcının adaya getirdiği 600 milyon Euro’dan büyük pay aldılar…
Sadece bu proje nedeniyle yaklaşık 4 bin kişiye istihdam sağlamış oldular…
Peki KKTC’de yabancı yatırımcı olabilir mi?..
Mevcut kamu yapısıyla ve bürokratik işkence düzeniyle bu ülkeye yatırımcı çekmek kolay mıdır?..
Ambargolar altındaki bir ülkeye yatırım yapacak ve üstünden bir de cezalandırılacak yatırımcıyı nerede bulacaksınız?..
Çinli, Mısırlı, Amerikalı işadamları buraya gelir mi?..
Maaş ödemeleri ve altyapı yatırımları konusunda olduğu gibi bu konuda da yine en büyük umut Türk işadamlarıdır...
Bari gelenleri elimizde tutalım ve daha fazla yatırım yapmaları için onları teşvik edelim...
İnşaat izinlerini ve Tapu işlemlerini hızlandıralım...
Ülkeye gelecek taze paralarla, ekonomiyi canlandırmanın yollarını bulalım...
Bir de Türkiye olmasaydı
Ekonomiyi canlandırmak için atılması gereken adımlar vardır…
Daha çok turist için daha çok tanıtım, daha fazla uçak seferi ve daha temiz bir ülke şarttır…
Ayrıca yeni tesis yapımlarını etkili bir şekilde desteklenmeli, yatırımcıların önündeki bürokratik engeller kaldırılmalıdır…
Son zamanlarda yabancılara yönelik mülk satışlarında patlama yaşanıyor ama bunu kuralına uygun bir şekilde yönetmek gerekiyor…
Bu konuda en önemli mesele Taşınmaz Mal Komisyonu’nu çalışır hale getirerek, kuzeydeki Rum mülklerinin satın alınmasıdır…
Bunu yapmadan, atılan adımların gelecek açısından riskli olacağını artık herkes anlamalıdır…
Avukat Akan Kürşat’ın Roma’da tutuklanması olayını ciddiye almalı ve bu hareketin genişlemesini önleyici adımlar atılmalıdır…
İyi pazarlar…
Bence bizimle kıyaslanacak iki ülke sayabiliriz. İlki Cebelitarık. İngiliz ülkeler topluluğu. Kişi başına gelir 60 bin sterlin. İkinci kıyaslanacağımız benzer ülke Malta. Malta da İngiltere’nin ayrılması ile bağımsız devlet oldu. 1974 de cumhuriyet.Kişi başına gelirleri 45 bin euro. İki ülke de BM tanıdığı ülkeler ve gelişmiş ülkeler kategorisi içerisindeler. Su kaynakları bizden yetersiz. Gıda, tarım çok düşük ve kendilerine yetmiyor. Oysa bizde az da olsa ülke için yeterli.Tarım ve hayvancılık da öyle. Onlar başarmışlar. Biz maalesef başaramamışız. Türkiye’nin finansal destekleri ile tutunmaya çalışan, BM tanınması yasaklanmış, ayrılıkçı bir alt entite. Elli sene geçmiş, bir yere varılamamış. Bu şekilde devam edildiği taktirde, 50 sene daha geçse, ne yapılırsa yapılsın, değişen bir şey olmaz. Yine yönetim bozukluğu, çevre kirliliği, trafik keşmekeşi, kıyı yapmalanması, üniversiteler fiyaskosu, kaçakçılık, dolandırıcılık, ganimet kültürü devam eder. Temel sorunumuz, BM ce tanınmamamız, tanınmamızın yasaklanması, ayrılıkçı, illegal bir alt entite olmamızdır. Her şeyden önce, asıl çözmemiz gereken de budur.