banner564

Gittikçe yok etmeye çalıştığımız eğitim sektörümüz

Hafta ortası Kıbrıs’tan bazı üniversiteler ile birlikte Mersin’de tanıtım fuarlarına katılmak üzere yola çıktım. Mersin Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen tanıtım etkinlikleri kapsamında Girne Amerikan Üniversitesini güzel bir sunum ile Mersin’deki gençlerimize tanıtma fırsatı yakaladım. Açıkça belirtmeliyim ki ; hem fuar organizasyonu hem de oraya gelen öğrenciler Kıbrıs ve üniversitelerimiz bağlamında son derece olumlu düşünceler içerisindeydi. Sordukları sorular müthiş mantıklı ve ne istediğini bilen bir öğrenci profili ile karşı karşıya kaldım. “ günümüzde kariyer planlaması ve geleceği “ isimli sempozyum çok verimli geçti diyebilirim.

Ülke olarak gidişat nereye ?
Ne zaman ki bir şey doğru yapıyoruz ya hemen onu yok etmeye çalışıyoruz ya da garip bir duygu ile umursamıyor ve kendi kaderine terk ediyoruz . Mantar gibi çoğalan üniversiteler, ne eğitim verdiği belli olmayan açık bile olmayan binalar ve bu binaların ardında kendi kaderine terk ettiğimiz üniversite camiası .
Gittikçe gazete manşetlerini süsleyen illegaliteye bulaşmış , kim oldukları belli olmayan insanlar ve yıllarca adeta kendi tırnaklarımız ile kazınan ve büyümeye çalışılan bir eğitim sektörü.

Nereye doğru gidildiğinin farkında mıyız acaba?
Her gün eğitim camiası ile bir sorun yaşandığını görüyoruz . Burada yalnız üniversiteler değil ; mutlaka orta eğitim üzerinde daha etkin olması gereken bir Eğitim Bakanlığı olmalı.
Orta öğretimin ve geleceğe emin adımlarla hazırlamaya çalıştığımız çocuklarımız ve gençlerimiz ne yazık ki bugünlerde hak ettikleri eğitimi alamıyorlar . Bunun ismine ister günümüz eğitim düzeyine ayak uyduramama deyin, ister siyasetin getirdiği bozulma deyin ; gittikçe Türkiye ÖSYM sınavlarında azalan başarı oranı tabii ki orta öğretimde yaşanan başarısızlığın ve yetersizliğinin en büyük kanıtıdır.
Geçmişte normal lise mezunları Türkiye’de en iyi üniversitelerin tıp , mühendislik , mimarlık , dişçilik bölümlerini kazanabiliyor iken bugün bu orana bir bakalım. Acaba bu yüzdelik nereden nereye düştü !
Her şeyin anahtarı işte bu istatistikleri de gizli. Bir diğer yandan kolejlerde yani eski maarif kolejlerinde ve özel kolejlerde okuyan kişilerin Avrupa’da ve Amerika’da yakaladıkları başarı oranlarına bakın en büyük göstergeler bunlar. Fazlasıyla uzatmaya da gerek yok. Her şey bu kadar meydanda.

57 ülke çifte transit vize “ istizan “ konusu ve gittikçe daralan pazar
15 Ağustos tarihinde Türkiye Cumhuriyeti göç idaresi tarafından alınan 57 ülkeyi kapsayan “ Çifte transit vize “ uygulaması , özde KKTC üniversitelerini ve Kuzey Kıbrıs eğitim adası olma isteğini daha yukarıya taşıma felsefesi ile yapılmış bir hareket olarak gözükse de , geçmişteki yazılarımda belirttiğim gibi kasım ayı itibari ile yaşanmaya başlanan bu kararın etkileri , tüm Kuzey Kıbrıs üniversite sektörünü olumsuz yönde etkilemiş bulunmaktadır.
Bu kararlar alınırken mevcut içişleri bakanından önceki bakanın “ bundan haberiniz var mı “ ? diye sorulmuş “ ilk önce haberim yok dedikten sonra bunu giderayak kendi onayı ile yaptıklarını kabul etmişlerdir. Devlet-i Aliye bunu yaparken üniversite camiasından neden bir fikir alınmadı ? Orası meçhul .
Bu alınan kararın üniversite camiası ile mutlak surette ; artıları , eksileri görüşülerek bir zaman dilimine yayılması gerekiyordu. Ancak öyle olmadı. Kısacası , neredeyse bütün Afrika ülkelerini kapsayan ve Afganistan, Bangladeş, vs gibi ülkelerin de içinde olduğu 57 ülkenin geneline yayılan bir” çift transit vize” uygulaması ile karşı karşıya kaldık. Daha sonra bu kararın alınma gerekçesinin doğrudan “Avrupa Birliği’nin aldığı Türk Hava Yollarına karşı sözde bu ülkelerden Kuzey Kıbrıs üzerinden Güney Kıbrıs Rum Yönetimine Mülteci Akın’ı sağlanıyor ! düşüncesi doğrultusunda alınmış bir karar olduğunu öğrendik.
Evet , burada özellikle Afrika ülkelerinden gelen öğrenciler yasadışılığın ne yazık ki en önemli faktörü olmuş durumda. Ancak unutulmaması gereken bir şey daha var.
Bütün bu öğrencileri aynı kategoriye koymak hem acımasızlık hem de vicdansızlıktır. Bu öğrenciler ile birebir zaman geçiren ve onlar ile tamamı ile gerçek bir eğitim öğretim felsefesi ile eğitim öğretim olanaklarını sağlamaya çalışan benim gibi üniversite akademisyenleri gerçekten de böylesi bir algının çok yersiz olduğunu teyid edeceklerdir.
Öyle bir algı yaratılıyor ki ; bütün bu Afrikalılar bu ülkeden çekip gitsin ve ülke rahata kavuşsun. Burada gözden kaçırılan bir şey daha var. Her yıl Türkiye pazarından gelen öğrenci sayısı kontenjanlar azalmakta ve Kıbrıs’a gelen öğrencilerin birçoğu en azından %50 burslu okumaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle Kafkas coğrafyası ve Türki cumhuriyetlerden gelen öğrencilere neredeyse %100 burs vermesi bu pazarı gittikçe kaybedilmesine yol açmıştır. Bunun yanında bu ülkelerde bulunan doğal gaz zenginlikleri buralarda yaşayan halkların zenginleşmesine vesile olmuş ve bu bölge gençleri daha fazla Kuzey Kıbrıs yerine , Türkiye ve Avrupa kıtasına okumak amaçlı yönelmişlerdir. Bir de üstüne üstlük ; kuzey Kıbrıs’ta adeta mantar gibi yeni açılan ve sayıları 23’ü bulan üniversiteler bu pastadan pay almak için acımasızca bir “ business center “ mantığıyla neredeyse bu yirmi üç üniversitenin yarısı bu şekilde çalışmaktadır. Yeni açılan üniversitelerin içinde mutlaka işlerini doğru yapan ve belli bir standartta çalışan üniversitelerimiz var . Zaten onların sahipleri , Mütevelli Heyeti Başkanları bizlerin de sevdiği , saydığı kıymetli insanlar.

YÖDAK’a büyük görev

Bir ticarethane mantığı ile çalışan “ Noname “ üniversiteleri ve ne yazık ki yöneticilerini de biliyoruz ve duyuyoruz. Bu kendileri olan ama fiiliyatta olmayan ve gittikçe gazete manşetlerini süsleyen okullara dikkat . Bu adı üniversite olan okullar ve yapılar aktif denetimler ile üniversite hayatlarına derhal son verilmelidir.

****

Denetim yapılmayan ve izin verilen kurs merkezleri.

Bu arada sözde üniversiteler yanında gittikçe sayıları yüzleri aşan ; eğitim ve kurs merkezleri de açılmış ve ülkemize sözde “ kasaplık eğitimi , cenaze yönetimi , Japonca eğitimi , Bağbahçe ekimi ve bakımı , gibi kurslara da dikkat edilmesi gerekmektedir . Sözde dil kurslarını , tırnak ve cilt balımı kurslarını da unutmayalım. Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanmış ve hiç tahmin edemeyeceğiniz miktarda sözde öğrenciyi ve yasak işgücünü bu adaya bu merkezler getirmektedirler . Yani demem o ki , kısacası buradaki yabancı öğrencilerin ve illegaliteye karışmış kişilerin tek suçlusu üniversiteler değildir . Milli Eğitim Bakanlığı bu merkezlere acil denetimler yapmalı , doğru işini yapanlar devam ettirilemeli ama adaya sözde öğrenci ve kaçak işgücü getirenlerin faaliyetleri de derhal son bulundurulmalıdır . Bu yazım bir ihbar kabul edilsin . Bu gibi benzer yapılar , işlerini doğru dürüst yapmaya çalışan , mazileri 30 , 40 seneden büyük üniversiteleri de gittikçe baltalamakta ve toplam ülke imajı ve kalite yansımasına çok olumsuz etkiler yapmaktadırlar. Bunları bulup çıkarmak öyle çok zor değildir. Hepsinin adresi ve yeri Milli Eğitim Bakanlığının arşivinde vardır .
Üniversitelere dönecek olursak ; Sadece tabela takılarak üniversite olunmaz. Bunlar gibilerinin Üniversite izinleri derhal iptal edilip adeta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini etkisi altına alan ve bir simsar gibi çalışan sözde öğrenci getiren temsilcilere ve üniversitelerin buna alet olmuş yöneticilerine de dur demek zamanı çoktan gelip geçmiştir

Acımasızca düşürülen fiyatlar bir çare mi?

Kaliteli ve geçmişi daha önce belirttiğim gibi en az 30 yıla dayanan üniversitelerimiz bile gittikçe adete üniversiteleri kendi merkezinde kedi fare oynayan simsarlara ne yazık ki yenilmektedir. Üç aşağı beş yukarı benzer fiyatlar verilen bölümleri neredeyse sırf öğrenci alacağım diye %75 daha düşük öğrenci ücreti sunan ve bazı coğrafyalarda sözde burs vereceğim diye haksızca bir rekabet içerisine girmişlerdir. Kimse üzerine alınmasın ama yeri gelirse bunları tek tek ifşa etmekten de çekemeyeceğimi kamuoyunun dikkatine getirmek istiyorum. Haklı rekabete evet, ancak haksız rekabet kısa vadede menfaat sağlar gibi görünse de , uzun vadede hem bu rekabeti yapan üniversitelere fayda getirmez, hem de ülkenin genel üniversiteleşme imaj ve marka değerini yerli bir etmektedir. Aynı turizm sektöründe olduğu gibi, düşürülen oda fiyatlarını hak ettiğinden daha aza düşürdüğünüzde , sözde tur operatörü ve acenteye daha uygun fiyat verme mantığı ile hareket ettiğinizde, aynı kategoride sizinle yarışan tesislere karşı kısa vadede daha fazla misafir alma eğilimi gösterirsiniz ancak uzun vadede bu tur operatörü acenteleri de yörüngesinden kurtulamazsınız. Artık onlar ne derse o fiyatı vermek mecburiyetinde kalırsınız. Geçmişte turizim de yapılan hatalar ve öldürdüğümüz marka değeri oyunu şimdilerde üniversite sektörü için oynanmakta. Bir de üstüne üstlük ; bu mantık ile yönetilen üniversiteler gün geçtikçe bu ülkede çoğalıyor ise bu yolun sonu aydınlık olmaktan çıkıp karanlığa doğru büyük bir hızla gitmektedir demektir.
Söz uçar yazı kalır . Bu yazılanlar bir yerde dursun .

YORUM EKLE
YORUMLAR
H. N. Erduran
H. N. Erduran - 12 ay Önce

Nerde çokluk.... Orda u know!

N M
N M - 12 ay Önce

Bir University da biz acalim Ismet hocam olmaz mi ? ha University ha super market :))

Mehmet Çangar
Mehmet Çangar - 10 ay Önce

Gerçekleri Cesur yürekli ve şeffaf bir yorumla dile getirdiğiniz için sizi tebrik ediyorum. Ama ne yazık ki bu kötü duruma DUR diyecek birileri YOK. Allah hepinizin yardımcısı olsun.

banner471

banner474