Güzel bir gündü...
Çok sayıda eğlence yeri ‘Kadınlar Günü’ dolayısıyla özel programlar sundu...
Siyasiler, örgütler demeç yarışına girdi...
Kadınlara daha çok eşitlik, siyasette daha çok kontenjan verilmesi istendi...
İstenemez mi?..
Elbette istenir...
İtalya’da olduğu gibi bizde de kabinenin yarısı kadınlardan oluşabilir...
Matteo Renzi’nin yaptığını buradakiler de yapabilir...
Renzi henüz 39 yaşında...
Nüfusu 60 milyonu aşan bir ülkeyi 16 kişilik kabine ile yönetmeye başladı...
Daha önce 24 olan bakan sayısını 16’ya indirirken, kabinesine 8 kadın aldı...
Bizdeki nüfusun, İstanbul Bahçelievler ‘Zafer Mahallesi’ kadar olması ‘devlet olamayacağımız’ anlamına gelmez...
Ama 50 olan milletvekili sayısı 30’a, 10 olan bakan sayısı da 5’e indirilemez mi?..
Hadi 6 olsun...
Üçü erkek, üçü kadın...
Faydası olabilir
Böyle olunca belki kimsesiz, unutulmuş, şiddet nedeniyle hayata küstürülmüş kadınlar için de bir ‘umut’ doğar diyorum...
Diyalog, dün bu konuya parmak bastı...
Kadınlar Günü’nden habersiz kadınlarımız var...
Bugüne kadar çiçek dahil hiç hediye almamış, acı ve ızdırap çeken, dayak yiyen, hatta satışa çıkarılan kadınlardan sadece iki tanesinin hayat hikayesini okurlarına aktardı...
Yetkililerin bunlardan ders çıkarması gerekiyor...
Sadece bazı devlet dairelerini veya işyerlerini gezmekle, karanfil, ya da gül dağıtmakla olmuyor bu işler...
Kalıplaşmış bildirilerle de olmuyor...
“Kadınlar bizim baş tacımız...” diyenlere zaten inanmamak gerekiyor...
Bu küçük ülkede acı içinde yaşayan, şiddetin her türlüsüne boyun eğmek zorunda kalan, 15 yılda bir kez olsun üzerine etek alamayan kadınlar var...
Onlarla ilgilenen bir birim yok...
Cezaevine düşen gençleri ıslah edecek bir oluşuma gidilmediği gibi, yardıma muhtaç kadınları koruyacak bir birim de oluşturulmadı...
Yeni bir hamleye ihtiyaç var
Zafer mahallesinin muhtarı, 30 Mart’ta dördüncü kez seçilmesi halinde elektrik tellerini yerin altına taşıyacağını söyledi...
Biz ondan da vazgeçtik...
Başımızın üzerinde tehlike saçan tellere razıyız...
Yeter ki işsizlik ve parasızlık yüzünden bunalım geçiren ve suça yönelen gençlere sahip çıkılsın...
Yeter ki şiddet gören kadınlara barınma olanağı sağlayacak ve onları topluma kazandıracak adımlar atılsın...
Sözle, ya da Kıbrıs sorununun çözümünü istemekle Avrupalı olunmaz...
Önümüzde uzun bir yol var...
Önce insandan başlamalıyız...