Son zamanlarda bazı kişilerin, anavatan ve kuzeyli soydaşlarımıza karşı yürütmekte olduğu yıkıcı, ayırımcı, ayrıştırıcı, düşmanca tutum ve huzur bozucu kampanyalarına üzülmemek mümkün değildir.
Halen Kıbrıs’ın kuzeyinde can ve mal korkusu olmadan yaşayabiliyorsak, bunu anavatan Türkiye’ye borçluyuz;
Anavatan Türkiye sayesinde kurduğumuz devlette memur, müdür, müsteşar, milletvekili, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı olabiliyoruz;
Yollarımız, hastanelerimiz, devlet binalarımız, su, elektrik, telefon kısaca tüm alt yapı tesislerimiz anavatan Türkiye tarafından yapıldı ve yapılıyor;
Devlet memurlarının ödenmesinde bile anavatanımız Türkiye, devletimize mali katkıda bulunuyor;
İhtiyacımız olan idari, teknik konularda anavatanımızdan her türlü desteği temin edebiliyoruz;
Anavatan sayesinde dış ülkelere açılıp seyahat edebiliyoruz ve ürünlerimizi pazarlayabiliyoruz;
Kıbrıs sorununun çözüm müzakerelerinde, yanımızda olan ve destekleyen tek güç anavatanımız Türkiye’dir.
Ülkemizin en önemli kesimi kabul edilen turizm ve üniversitelerimiz anavatan Türkiye’den gelen soydaşlarımız sayesinde ayakta durabilmektedir.
Ülkemizde yatırım yapan ve bütçemize en fazla vergi veren iş adamları anavatan Türkiye kökenlidir.
Anavatanımızın ülkemizden ayrılması ve desteğinin kalkması durumunda sahip olduklarımızın tümü elimizden uçup gidecek ve bu günleri tatlı bir anı olarak hatırlayacağız.
İşte bu nedenle geleceğimizin karartılmaması için; hayâli ve dayanaksız beklentileri, saçma sapan ideolojik saplantıları, aşırı iyimserliği bir yana bırakarak mantıklı ve sorumlu hareket etmeliyiz.
Karşımızdaki toplumun 1800’lü yıllardan günümüze hiç değişmeyen ideal ve hedefinin ne olduğu göz ardı edilmemeli.
Müzakerelerin sürdürüldüğü dönemde bile yabancı ülkeler ile askeri anlaşmalar yapması, modern silahlar temin etmesi, askeri tatbikatlar yapması, destekçilerini güneydeki üslerde konaklatması, adanın kuzeyinin de Yunanistan’a bağlanması için yapılan hazırlıklardır.
Türkiye’nin kuzeyden askerlerini çekmesi durumunda, artık hiçbir koşulda ve yazılı anlaşmalara rağmen, Avrupa Birliği üyesi olan Kıbrıs’a müdahalede bulunamayacağı peşinen bilinmelidir.
İçinde bulunduğumuz gerçekler ve koşullar nedeniyle bazı kişilerin anavatana karşı halen yürütmekte olduğu kötüleme, küfretme, aşağılama, iftira ve arabozucu faaliyetler, Kıbrıs Türk halkına hiçbir şey kazandırmamaktadır. Hele 1974’den sonra ülkemize yerleşen soydaşlarımıza karşı ayrımcılık yapılması, düşmanca davranılması çıkarımıza değildir.
Bu kaleyi içerden çökertme amaçlı arabozucu kampanyaları sürdürenleri koruyup, yüreklendirmek ve desteklemek, sadece komşunun ulusal davasına hizmet eder.
Anavatan aleyhindeki tüm faaliyetler, sadece bizi yok etmek isteyenlerin iştahını kabartmakta, sevindirmekte ve umutlandırmaktadır.
Kıbrıs Türk halkı olarak tek yumruk halinde birlik ve beraberlik içinde kendi geleceğimize sahip çıkmalıyız. Aksi halde ayni gemide seyahat eden yolcular gibi karşılaşılacak felaketten hepimiz zarar göreceyiz.