banner564

Gerçekler ve alınması gereken önlemler

  Son 43 yılı sağlam bir güvenlik içinde geçirdik...
  Evinden, köyünden silah zoruyla kovulan kimse olmadı...
  Memur sayımız 100’lerden 15 binin üzerine çıktı...
  Maaşların ödenmediği bir ay geçirmedik...
  Nohut, fasulye, pirinç alabilmek için elimizde karnelerle Kızılay kuyruklarında bekletilmedik...
  Kendi yönetim sorunlarımızdan kaynaklanan bazı sıkıntılarımız vardır...
  Ve bunların ortadan kaldırılması için hep birlikte mücadele vermeliyiz...
  Yolsuzlukların, suistimallerin üzerine ciddiyetle gitmeliyiz...
  Devlet yönetimini kendi çiftliği gibi kullanmak isteyenlere izin vermemeliyiz...
  Siyasetin temizlenmesi, devlet kurumlarının verimli hale gelmesi için cesaretli adımlar atmalıyız...
  Temiz bir sayfa açabilmek için her türlü siyasi görüşü ve partizanlıkları bir kenara bırakmalı, daha güzel günler için canla başla çalışmalıyız...
  Ancak nereden, nerelere geldiğimizi de unutmamalıyız...
  Her şeyden önemlisi güvenlik içinde korkusuz bir yaşam sürdürebilmemizdir...
  Güvencesiz yaşayan insanların başına nelerin geldiğini görebilmeliyiz...
  Avrupa haber kanallarında haftalardır Arakanlı Müslümanların yaşadığı trajedi anlatılıyor...
  Açlık ve sefalet içindeki insanların, yürüyemez durumdaki yaşlıların ve ağlayan, sızlayan çocukların durumuna bakınca hepimiz “Çok şükür bunlardan kurtulduk” diyebilmeliyiz...

Saldırı kültürü yerine gerçekler
   
  Bu gerçekler tartışıldığı zaman, kendilerini herkesten farklı gören ve her ne pahasına olursa olsun bir çözümden yana fikir yürüten ve küfür dili kullananlar vardır...
  Özellikle sosyal medya, freni tutmayan bir kamyon gibidir...
  Ülkenin değerli fikir insanlarına ve kendilerinden farklı düşünen siyasilere karşı küfürlerin yağması karşısında önlem almamakta direnen bir de yönetim anlayışımız vardır...
  “Bana dokunmayan bin yaşasın” görüşünden hareketle, bu ülkede küfürlü saldırıları yasal hale getirenler, ileride nelerle karşılaşabileceklerini de hesap etmelidirler...
  Özellikle son 10 yıllık süre içinde yargıya taşınabilecek ciddi anlamda insan hakları ihlalleri vardır...
  Aynı şekilde hükümet edenlerin yolsuzluk veya suistimal veya kasıtlı ihmal veya kasıtlı batırma operasyonları birer birer ele alınmalıdır...
  Önümüzdeki dönemde ülke yönetme iddiasında olanlar halkın karşısına çıkarak detaylı bir taahhütnamenin altına imza atmalıdırlar...
  “Biz gelince düzelteceğiz, şunu yapacağız, bunu yapacağız” gibi sözlerin artık geçersiz olduğunu kabul ederek, taahhüt altına girmelidirler...
  Türkiye’nin yardımlarıyla ayakta durabilen bir hükümetin, iflas halindeki kamu kuruluşlarına keyfi kararlarla istihdam yapması kabul edilemez...
  Asbestli su borularını değiştirmek için kaynak yetersizliğinden söz edenlerin, diğer yandan ‘sus parası’ dağıtma hakkı olamaz...
  Bunu bir hak olarak görüp, devletin kaynaklarını yağmalamaya göz yumulamaz...
  Bunların yargılanması ve bir daha tekrarlanmaması için kendi içimizde yapılması gerekenleri yapacağız...
  Ancak devlete ve kişilere hakaret ederek, saldırarak değil...
  Devleti dinamitlemenin suç olduğunu bilen ve buna karşı önlem alacak cesareti gösteren, ayrıca kişilik haklarına saygılı olacak bir yönetime ihtiyacımız vardır...
  Hayırlı pazarlar...
YORUM EKLE

banner608

banner473