Müzakerelerde baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor...
Rum tarafı kabul etmese de liderler arasında bir yol haritasının belirlendiğini görebiliyoruz...
Kamuoyuna detaylı açıklamalar yapılmıyor, ancak her iki lider de ‘uzlaşılan konuları’ ayrıntıya girmeden aynı günde kamuoyuna açıklıyor...
Ayrıca güneyde Ulusal Konsey’in toplandığı gün, KKTC’de parlamento toplanıyor ve siyasi partiler bilgilendiriliyor...
Yol haritasında bir aksaklık olmazsa, Kasım ayında Camp David tipi bir görüşme yapılacak...
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu öncesinde Londra ve Zürih toplantıları yapılmıştı...
Şimdi yine bir ‘tarafsız ülkede’ toprak konusu ve haritalar ele alınacak...
Taraflar arasında uzlaşı sağlanması halinde, Rum tarafı; Dönüşümlü Başkanlık konusunda karar aşamasına gelecek...
KKTC liderliği bugüne kadar “Garantilerin aynen devamı olmazsa olmazımızdır” demedi...
Mülkiyette ilk sözün mal sahibinde olmasını son 42 yılda ilk kez kabul etti...
Annan Planı’nda öngörülenden daha fazla toprak tavizi verip vermeyeceğimiz, kısa bir süre sonra belli olacak...
Ancak, Dönüşümlü Başkanlık Türk tarafının ‘kırmızı çizgisi’ haline getirildi...
Burada tam eşitlik uygulanmayacak...
Rum’un 4, Türk’ün de bir yıl süreyle Başkanlık yapması ciddi bir şekilde tartışılıyor...
Güneydeki muhalefet partileri değil bir yıl, bir günlüğüne de olsa dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyor...
Bunun AB ilkelerine aykırı olduğunu savunuyor...
Türk tarafı, bugüne kadar ısrarla savunduğu mevcut garanti sistemini değiştirmeyi kabul etse bile; Rumların dönüşümlü başkanlık konusunda adım atılması halinde ikinci kez ‘hayır’a yönelmeleri hiç de sürpriz olmayacak...
Onları şımartan bizdeki siyasettir
Peki Rum tarafındaki siyasiler neden sadece alma yanlısı?..
Annan Planı’nda öngörülenden daha çok toprak istiyorlar...
Mülkiyette ilk sözün mal sahinde olma taleplerini başarıyla sonuçlandırdılar...
Çapraz oyu kabul ettirdiler...
Dört özgürlüğün uygulanmasını garanti altına aldılar...
Nüfusta 803 bine karşılık bizlere 220 bin sınırı koydular...
Kıbrıslı Türkler için her şeyden çok daha önemli olan Türkiye’nin garantörlüğünü ‘tartışılır hale’ getirdiler...
Yani en hayati konularda tek yanlı ‘veren’ taraf olduk...
Bunun karşılığında dünya kamuoyuna burasının bir Yunan ülkesi olmadığını göstermek amacıyla hiç olmazsa 4 veya 5 yılda bir yıl başkanlığın bizde olmasını istiyoruz...
Onlar da “Bunu sona bırakalım” diyor...
Peki ama neden?..
Neden hep onların şartları ağır basıyor?..
Bu soruya yanıt vermesi gerekenler, ülkeyi bunca yıl başarısızlıkla yönetenlerdir...
Barış Harekatı sonrasında elde edilen paha biçilmez olanakları yok edenlerdir...
Türkiye’nin yardımlarını batıranlardır...
En ufak sorunları çözemeyenlerdir...
Çiftçiyi, hayvancıyı, esnafı, serbest çalışanı borç batağına düşüren, ürün bedellerini zamanında ödemeyen, yatırımcıları bin pişman edenlerdir...
Rüşvet ve yolsuzluk olaylarını bastıran, hatta yayılmasını teşvik eden, devletin ciddiyetini tartışılır hale getirenlerdir...
Etrafın çöplüğe dönüşmesine, dağların oyulmasına, kanser hastalıklarının patlamasına, trafik canavarının azgınlaşmasına sebep olanlardır...
Bunca yıl “İçteki sorunlar yüzünden devletimizi tartışma konusu yapmayız” diyenleri dahi “yeter artık” noktasına getirenlerdir...
Dayanılmaz, tahammül edilmez olaylarla hepimizi ‘teslimiyete’ sürükleyenlerdir...
Hiç kimse bu saatten sonra ‘vatan, millet’ edebiyatına sarılmasın...
Vatanı da, bayrağı da üç kuruşluk menfaat için ayaklar altına alanlar sayesinde toplumun “yeter artık” noktasına geldiğini baykuşlar dahi görebiliyor...
Karşı tarafın azgınlaşmasının tek nedeni budur...
Toplumu bu noktaya getirenler hiç unutulmayacak...
Onları şehitlerimiz de affetmeyecek...
Bizde birlik ve beraberlik yok daha davayı kazanmış gibi 42 yıl önce kabugumuza çekilip kendi aramızda kavgaya başladık ve haklı olduğumuz davayı kaybetmek üzereyiz