Cemre AKAR
Klinik Sağlık Psikoloğu, Aile Terapisti ve Travma Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Linda Fraim, Covid-19 nedeniyle her şeyin bir anda değiştiğine dikkat çekti
Genç Vizyon’a konuk olan Klinik Sağlık Psikoloğu, Aile Terapisti ve Travma Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Linda Fraim, Covid-19 nedeniyle her şeyin bir anda değiştiğini belirtirken, insanlarda korku ve panik durumlarının oluştuğuna dikkat çekti.
Fraim, uzmanlık alanına giren konular hakkında Genç Vizyon’un sorularını yanıtladı:
Soru: Kısaca kariyerinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Yanıt: Uluslararası Final Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesiyim ve aynı zamanda da Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Araştırma Merkezi’nin Müdürüyüm. Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye, KKTC ve Azerbaycan olmak üzere toplamda 18 yıldır psikolog olarak çeşitli kurum ve kuruluşlarda psikoterapi, profesyonel eğitim ve danışmanlık hizmeti vermenin ötesinde travma alanında uzun seneler saha çalışanı olarak çeşitli boyutlarda yaşanan travmalarda çalışmalarım oldu.
Soru: Covid-19 salgını nedeniyle 10 Mart itibaren okullarımız tatile girdi ve yaklaşık 20 gündür çocuklarımız, gençlerimiz evde. Bu süreç çocuklarımızı nasıl etkileyecek?
Yanıt: Şimdi bu süreçte hepimizin günlük rutini değişti. Bizler genelde değişimi sevmiyoruz. Günlük rutinlerimiz bizim güvenli alanlarımızdır, bize huzur verir ve alışkanlıklarımızı barındırır. Ancak Covid-19 nedeniyle her şeyimiz bir anda değişti. Artı yeni nesil ilk defa bu çapta bir olayla karşı karşıya. İlk birkaç gün hatta ilk hafta eminim ki çocuk ve gençlerimizin çok hoşuna gitmiştir okulların tatil olması, malum hep tatili dört gözle beklerler okul zamanında. Ancak bu süre uzadıktan sonra ve evde kalmak zorunda olduklarından dolayı da bu sefer canları sıkıldı, daha fazla televizyon, internet veya oyunlara yöneldiler. Normal şartlarda her gün arkadaşlarıyla yakın temasta olmanın getirmiş olduğu bir alışkanlığı yerine getiremiyor artık ve ancak sosyal medya aracılığıyla bir nebze de olsa azaltılmış olarak bu sosyalleşmeyi gerçekleştirmeye çalıştılar ancak o da bir noktada yetersiz kaldı. Bunun sonucunda bozulan dahası değişen günlük rutinlerinin yerine bir şey konulmadığından dolayı çocuk ve gençlerimizin canları sıkılmaya başladı, evdekilere sataşmalar başladı, agresif tepkilerle dışarıya patlamanın yanında içe kapanmalar da başladı. Yaşadığımız bu Covid-19 pandemisi hakkında internet, medya ve ailelerinden bilgi alan çocuk ve gençler bu duruma herhangi bir anlam veremeyip olayın ciddiyetinin farkına varmayabilir, özellikle daha küçük yaşta olan çocuklar ve bu da çok farklı tepkilere yol açmıştır. Gençler durumun ciddiyetini daha iyi anlayacaktır ancak onlar da ilk etapta doğal bir tepki olan inkarı yaşayarak önce bu durumla dalga geçip sonrasında da olası bir umutsuzluğa ve korkuya kapılmış olabilirler.
Okuldan uzaklaşan çocuklara tavsiyeler
Soru: Bu süreçte çocukların ve gençlerin neler yapmasını önerirsiniz?
Yanıt: Bu süreçte çocukların ve gençlerimizin normal rutinlerini bozmamaları çok önemli. Okullarımız eğitimi online yapıyor olsa da her sabah normal rutinleri ne ise onu yapmaya devam etmelidirler. Okul zamanı bittiğinde kendilerine bir dinlenme zamanı oluşturmalıdırlar. Bu dinlenme zamanı ardından ödevler, ilgili okumalar yapılmalıdır. Normalde yapmaları gerektiği gibi. Daha sonra bir aktivite faaliyet aralıkları oluşturulmalıdır. Örneğin bir kitap okuma zamanı, varsa evde puzzle yapma zamanı, elbette televizyon veya internet üzerinden dizi, çizgi film, film ve benzeri şeyler izlenecektir. Elbette bir oyun saati olacaktır mevcut şartlar çerçevesinde. Bunların planlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Aslında bakarsanız normalde her günümüz yazılı olmayan bir plan çerçevesi içerisinde zaten ilerliyordu. Kalkma saatimiz belliydi. Kahvaltı saatimiz, okula gitme ve eve gelme saatimiz, yemek saatimiz, ödev saatimiz ve dinlenme saatimiz gibi. Buradaki farklı olan noktalardan bir tanesi bu okula gitme ve gelme bölümünün artık evden yapılıyor olmasıdır. Yoksa aslında günün akışı ve ilerleyişi bakımından çok da değişen bir şey yok okula giden çocuk ve gençlerimiz için. Okula veya kreşe gitmeyen çocuklarımız için tek fark artık dışarıya çıkamıyorlar. Yoksa çok da farklı bir durum söz konusu değil onlar için ama onları da malum yoğun tutmamız gerekiyor çünkü dışarıdaki oyun oynama durumları kısıtlanmış oldu. Ha, bahçeli evi olanlar için durum elbette farklı ama apartman dairesinde oturan ve bu salgından önce küçük çocuklarını sürekli dışarı çıkartan aileler artık çocuklarını dışarıya çıkartamadığından dolayı ekstra bir oyun zamanı, hikaye zamanı, beceri kazanmaya yönelik aktiviteler yapılmalıdır.
Ailelere düşen görevler
Soru: Ailelerin bilhassa dikkat etmesi gereken noktalardan biraz bahseder misiniz?
Yanıt: Bu zorlu süreçte hepimizin hayatı kısıtlandı. Hareket alanlarımız daraltıldı ve bir nevi bugüne kadar alışagelmiş olduğumuz alışkanlıklarımıza da ciddi bir kısıtlama geldi. Dolayısıyla hepimiz ilk etapta bir hafta evde kalmayı sevmiş olsak da sonrasında hepimiz sıkılmaya başladık ve bir grubumuz kendisini yoğun tutmak için çeşitli şeyler yaparken bir grubumuz da hiçbir şey yapmayarak kendini saldı. Çocuklu aileler için durum biraz daha da zorlaştı. Çocukların ihtiyaçları biz yetişkinlerden çok daha farklı olduğundan dolayı – özellikle küçük yaştaki çocuklar – bir yandan kendi ihtiyaçlarımızı karşılarken diğer bir yandan da çocukların fizyolojik, duygusal, eğitsel, psikolojik, sosyal ve ailesel ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda kaldık. Ailelere bu dönemde çok ciddi sorumluluklar düşüyor. Öncelikle kendi psikolojik dirençlerini güçlü tutmaları gerekiyor. Malum, psikolojik olarak dirençliysek başkaların direncini güçlendirmeye yardımcı olabiliriz ancak kendi direncimiz düşük olursa öteki insanların bu zayıf yönlerini fitilleyebiliriz ve çok ciddi sonuçlarla karşılaşabiliriz. Bunun yaşanmaması için günlük rutinlerimize ek aktivite ve olgular eklememiz gerekiyor. Aileler aynı zamanda önce kendilerinde sonra çocuklarındaki davranış değişikliklerine, konuşma tarzlarına, aile içi iletişim düzeylerindeki değişimlere de dikkat edilmelidir. Burada görülecek değişimler bir şeylerin doğru olmadığı yönde işarettir ve kim ise bunu veya bunları yaşayanlar, oturup dile getirilmelidir, açıkça konuşulmalıdır. Tabii burada konuşurken “saçmalama”, “abuk sabuk şeyler söyleme” veya “amma abarttın” gibi olumsuz cümleler sarf etmemelidir çünkü kişilerin hissettikleri kendisine özeldir biz onu hissetmiyor olsak da ve bundan dolayı da kişinin sözünü kesmeden anlatılanları can kulağı ile dinlemeliyiz.
Süreç insanları nasıl etkiliyor?
Soru: Covid-19 salgını nedeniyle 14 Mart itibariyle evlere kapandık. Bu süreç bizleri nasıl etkiliyor? İlerde ne gibi yansımaları olabilir?
Yanıt: Şimdi... Büyüklerimizin geçmişine baktığımız zaman çok ciddi travmalar yaşamış, bırakın ev hapsinde olmayı, her anları “acaba”larla dolu bir dönem yaşadılar ve uzun yıllar sonrasında bunun etkilerini tam olarak atlatamamış olsalar bile değişen dünya ile bir şekilde uyum sağlayıp psikolojik dirençlerini güçlü tuttular. Bizler, yeni nesil – şu anda 50 yaş ve küçük olanlar – bu anlatılan hikayelerle büyüdü ancak çoğumuz ilk defa hayatlarımızda bu çaplı bir kriz ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla dikkat ederseniz yetişkin ve yaşlılarımızdan çok bizler şaşkın ve panik bir vaziyetteyiz ve ne ile karşılaştığımızın farkında olsak bile boyutunun farkında değiliz. Evet, istisnalar var, yok değil. Hepimizin önünde dünyadan örnekler, ölüm haberleri, vaka sayıları, sağlık çalışanların yaşamış olduğu sorunlar, ekonomik anlamdaki sıkıntılar, akademik problemler derken bir anda kendimizi kaosun ortasında buluverdik. Sonuç? Hazırlıksız yakalandık. Bir anda elimiz kolumuz bağlandı. Alışagelmiş olduğumuz özgürlüklerimiz kısıtlandı. Temel ihtiyaçlar haricinde izinsiz dışarı çıkamaz olduk. Köyler karantina altına alındı. Yarının bize ne getireceğini kestiremeyen bir durum yaşıyoruz. Bu belirsizlik de hepimizde, özellikle bizim neslin fertlerinde, tırmanan bir panik, kaygı, agresyon, korku, anlamsızlık, yalnızlık ve çaresizlik gibi duyguların bir anda ortaya çıkmasına neden oldu. Bizler bu hissettiklerimizle şimdiden baş etmez dile getirmeyip içimize atarsak psikolojik olarak kendimizi yıpratmanın yanı sıra çevremizdeki insanları da yıpratmaya başlayacağız ve sürtüşmeler, tartışmalar ve kavgalarla birlikte psikolojik çöküntü içine girebiliriz. Onun için hiç bir şey yokmuş gibi davranmadan bu yaşadığımız mevcut sorunları dile getirmek zorundayız.
Yarın: İnsanlar neden marketlere akın ediyor?
insanlık zor dönemlerden geçiyor ve bu bazı şahıslarda yan etkilere sebep oldu,tanatofobilerin sayı artmak üzere,insanlar telaşlaniyor ve psikoloji desteklere,bilgilendirilmeye muhtaç durumdalar...