Bankacılık ve Finans Uzmanı Ertuğrul Buğrahan, KKTC’de ihracat rakamlarının, ithalat rakamlarının yüzde 7,5’ine tekabül ettiğini belirterek “Böylelikle ithalata bağımlı bir ekonomimizin olduğu bununda ekonomik büyümenin ve sürdürülebilir bir yapının önündeki en büyük engellerden biri olduğu söylenebilir” dedi.
Genç Vizyon’a konuk olan Buğrahan, IMF tarafından yayınlanan 182 ülkenin bulunduğu gayrı safi yurt içi hasıla listesinde Güney Kıbrıs’ın 106’ncı sırada olduğunu belirterek “Eğer bizler de bu listede yer almış olsaydık 151. sıralarda olacaktık” dedi.
Buğrahan, sorularımızı şöyle yanıtladı:
Soru: Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?
Yanıt: 28.06.1983 yılında Mehmet Akif Caddesi (Dereboyu), Lefkoşa’da doğdum ve hala aynı bölgede ikamet etmekteyim. İlkokul eğitimini Şht. Tuncer İlkokulu’nda tamamladım. Akabinde kolej sınavlarını kazanmama müteakip olarak orta düzey eğitim almaya hak kazandığım Bayraktar Türk Maarif Koleji (BTMK) ve Türk Maarif Koleji’nden (TMK) mezun oldum. Sonrasında yüksek öğrenim amacı ile gittiğim İngiltere’de Wolverhampton Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldum. Son yılımda üniversitenin öğrenci birliğinde uluslararası öğrenci temsilcisi olarak kurul üyeliği görevinde bulundum. Mezuniyetten sonra İngiltere’nin en büyük vakıflarından biri olan Spurgeons’ın Wolverhampton şubesinde ofis yöneticisi olarak 6 ay çalıştıktan sonra ülkeme dönerek askerlik görevini kazandığım resmi sınavla İngilizce-Türkçe tercüman olarak tamamladım. 2009 yılının başında adadaki kariyerime bankacılık sektöründe başladım. Müfettiş yardımcılığı, Müfettiş olarak takım liderliği görevlerinden sonra Risk Yöneticisi pozisyonunda mevcut görevime devam etmekteyim. Buna ek olarak bankacılık dışında Diyalog gazetesinde ekonomi ve finans alanında köşe yazarlığı görevi icra etmekteyim. Ayrıca Gençlik Gücü Türk Spor Kulübü’nde gönüllü olarak Yönetim Kurulu üyeliğini sürdürüyorum. Medeni durum olarak bekarım. Hiç evlenmedim.
Soru: Öncelikle KKTC’nin ekonomik yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yanıt: Temel ekonomik göstergeleri incelediğimizde IMF tarafından yayınlanan 182 ülkenin bulunduğu gayrı safi yurt içi hasıla listesinde yer almış olsaydık 151. sıralarda olacaktık. Sıralama ile ilgili bir kıyaslamanın yapılması amacı ile Güney Kıbrıs’ın 106. sırada yer aldığından yola çıkılabiliriz. Kişi başına düşen milli gelir ise en güncel olan 2014 yılsonu verilerine göre azalma eğilimine girmiş bulunmaktayız. Bu aynı zamanda refahın azalmaya başlaması olarak yorumlanabilir. Ekonomik büyüklüğü etkileyen önemli etkenlerin bir tanesi ithalat ve ihracat dengesidir. İhracat rakamlarımız ithalat rakamlarımızın % 7,5’ine tekabül etmektedir. Böylelikle ithalata bağımlı bir ekonomimizin olduğu bununda ekonomik büyümenin ve sürdürülebilir bir yapının önündeki en büyük engellerden biri olduğu söylenebilir.
Mevduat faizleri ne durumda?
Soru: Ülkemizde TL ve döviz bazında uygulanan faiz oranları nedir?
Yanıt: Bankaların faiz politikası Merkez Bankası’nın para politikası kurulu ile belirlediği politika faiz oranlarıyla şekillenir. Aslında yasal regülatör olarak Merkez Bankaları yayınladıkları politika faizleriyle kendi para birimlerinin maliyetini belirlemiş olurlar. Bu bağlamda borçlanma ve borç verme sürecindeki yasal faiz oranları arasında oluşan faiz koridoru neticesinde bankalar kredi ve mevduat faiz oranlarını uygulamakta oldukları strateji çerçevesinde yeniden fiyatlamaya alırlar. Böylelikle bankalar uyguladıkları faiz oranıyla elde ettiği mevduatı daha yüksek bir faiz oranıyla kredi müşterisine plase eder. Aradaki faiz farkıyla da net faiz geliri elde ederler. Ülkemizde mevduat faizleri Türk Lirası’nda ortalama olarak % 7.00 – 10.00, yabancı parada ise % 1.5 - 3.00 bandında seyretmektedir. Kredi faizleri ise ortalama olarak Türk lirasında % 16.00 - % 20, yabancı parada ise % 7.00 - % 9.00 bandları arasında yer almaktadır. Sektör verilerinde görüleceği üzere ülkemizde faaliyet gösteren 15 yerel ve 7 Türkiye şube bankası olmak üzere toplamda 22 banka fon kaynaklarının % 90’ı mevduatlardan meydana gelir. Dolayısı ile Türkiye bankaları ve yerel bankalar arasındaki denge bahse konu faiz bandlarında yatmaktadır. Türkiye bankalarının özellikle döviz mevduatlara yerel bankaların tabela faizlerine nazaren daha düşük marjla faiz uygulaması yaptığı, bunun sonucunda ise haliyle döviz kredilerine daha düşük oranda faiz uygulayabildiği gözlemlenmektedir.
Soru: Ülkemizde ekonomik istikrarsızlıklar yaşıyoruz. KKTC’de serbest meslek alanlarını ve yatırım alanlarını çok iyi seçmek gerek. Bu konuda sizin görüşleriniz nelerdir?
Yanıt: Meslek alanları ve yatırım alanlarını doğru yönde seçebilmek için öncelikle alanlarla ilgili sağlıklı verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Akabinde doğru analiz modellerini kullanarak ilgili alanlara yönelik kantitatif ve kalitatif analizler karar alma sürecinde etikili rol oynarlar. Serbest meslek alanlarına girmeden önce PEST analiz, SWOT analiz, Competitor (rakip) analizi gibi genel kabul görmüş dinamik analizlerle bir iş planı yapılması önem arz eder. Yatırım alanlarında ise özellikle finansal piyasalarda istatistiki verilerle birlikte geleceğe dönük tahminleri takip etmekte son derece fayda vardır. Böylelikle olumlu yönde seyredecek yatırımlardaki fırsatlardan yararlanılabilir.
Hangi sektörlere yatırım yapılmalı?
Soru: Rağbette olan yatırım alanları nelerdir? Neler olmalı?
Yanıt: Yatırım alanlarını sektör bazında incelediğimizde resmi veriler ışığında gayri safi yurtiçi hasıla içerisinde istikrarlı denilecek şekilde büyüyen sektörler % 10,8 oran ile üretim-imalat sanayisi, % 10,1 oran ile toptan ve perakende satışlar, % 8,8 oran ile serbest meslek ve hizmetler, % 8,1 oran ile hayvancılık alanlarına yayıldığını görüyoruz. Bankacılık ve finans sektöründe ise mart ayı içerisinde en büyük finansman yatırımlarının % 29,87 oranında bireysel harcamalara, % 18,09 oran ile haberleşme sektörüne ve % 8,35 oran ile toptan ve perakende ticaretine yapıldığı gözlemlenmektedir. Neler olmalı kısmı konusunda ise herhangi bir iş alanına girdiğinizde farklılık yaratma ve araştırma geliştirme ile birlikte innovasyon odaklı pazar payının artırılması ve/veya yeni pazarlar yaratılması hedeflenmelidir. Böylelikle rekabet avantajının artarak, istikrarın sağlanacağı kanaatindeyim.
Çözüme hazır mıyız?
Soru: Sizce bankacılık sektörü çözüme hazır mı?
Yanıt: Çözümle birlikte hiç kuşkusuz ki bankacılık sektöründe de diğer sektörler gibi serbest açık piyasa sistemi içerisinde yerimizi alacağız. Buna ek olarak siyasi izalasyonlardan kurtulma şansı yakalanırsa bankaların yararına olacak fırsatlar da kullanabilecektir. Bu bağlamda yurt dışı şube ağını geliştirme, yeni pazarlara daha kolay erişim, finansal piyasalara entegrasyon, hisse piyasalarının oluşmasıyla birlikte etkin bir borsa ve organize piyasalardan yararlanma, yurtdışı finansal kuruluşlardan düşük fiyatlı ve orta/uzun vadeli sendikasyon kredileri alabilme, banka overdarftları (kredi line) açma vs. Böyle bir gelişmenin bankalara yaratacağı fırsatların yanı sıra tehdit unsurları da bulunacaktır. İlk etapta sermayesi bizimkine nazaran çok daha güçlü Güney Kıbrıs bankaları ve ikinci etapta Avrupa bölgesinde olan Birleşmiş Kıbrıs’a yatırımı cazip görecek yüksek sermayeli diğer yabancı bankalarla rekabet etmek gerekebilir ve muhtemelen de gerekecektir. Bu da bize kendi piyasamızda ve dış piyasalarda rekabet dezavantajı yaratabilir. Mevzuat gereği Basel standartlarına paralel olarak bankacılık sektörü yol aldığından dolayı bankacılık standartları ve uygulamalarında dünyayı takip ediyoruz. Dolayısı ile çözüm dönemindeki geçiş sürecindeki sıkıntılar bankacılık sektöründe daha yumuşak hissedilecek ve teğet geçerek devam edecektir.
Soru: Şu anda en acil alınması gereken önlemler sizce nelerdir?
Yanıt: Çözüm süreci ve Kıbrıs’ın birleşmesi senaryosunda monopol sayılan bir piyasadan serbest piyasa ekonomisine geçiş yapacağız. Bu duruma benzer bir örnek Çin’in 2001 yılı sonunda Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmasıdır. Bu üyelikle birlikte tüm Çin piyasaları açılmış, diğer piyasalar da Çin’e bağlanmıştır. KKTC’nin yaşayacağı çözüm sonrası süreçte ekonomik açıdan bir benzer modeldir. Bu konuda Çin’in aldığı önlemleri örnek alarak aksiyon planları oluşturmada son derece yarar vardır. Buna ek olarak devletin başarısız ekonomik modellerde kullanılan ve zarar eden kamu üretimini azaltarak, personel giderlerinin azalmasına müteakip olarak cari açığın kapanmasını sağlarsa dışa karşı bağımlılık ortadan kalkacaktır. Reel sektörü regüle ederek gözetim ve denetim kurumları kurmasında fayda vardır. Devlet vergi mükelleflerinden toplanan vergilerin sağlıklı ve adil biçimde toplandığından emin olup, gelirlerinin artmasını ve kayıtlı ekonomi aracılığı ile vergilerin doğru yatırımlara kaymasını sağlaması gerekmektedir. Yeni kurulacak ve re-organize olacak gözetim ve denetim kurumlarının eş zamanlı olarak halkın aldığı ürün ve hizmetlerdeki kaliteyi, reel sektördeki rekabet koşullarını, sağlık standartlarını regüle edilmiş bir piyasada kontrol altına alması sürdürülebilirlik ve şeffaflık açısından son derece önem arz eder.
Alacak-verecek davaları
Soru: Alacak-verecek meselelerindeki sıkıntılar nasıl aşılabilir?
Yanıt: Alacak - verecek meselelerindeki sıkıntılar özellikle kriz ortamlarında derinleşir ve tahsil imkanı sınırlı hale gelmeye başlar. Bunun en büyük ve en yakın zamanlı canlı örneği Güney Kıbrıs’tır. Yaşadıkları krizle birlikte bankacılık sektöründe bulunan toplam kredilerinin yarısı ödenemez hale gelmiştir. Bu yüzden tahsilat zorluğunun aşılmasında sağlıklı bir ekonomi ve düzenli yasal piyasalar önemli rol oynar. Yasal takip sürecinde bu sürecin hızlandırılması için finans mahkemelerinin kurulması son derece önem arz etmektedir.
Soru: Mahkemelere yansıyan kredi davalarındaki gelişmeleri değerlendirebilir misiniz?
Yanıt: KKTC mahkemelerinin yıllık faaliyet raporuna göre, son on yılda “alacak verecek”, “banka/icar satış”, “karşılıksız çek”, “tahliye”, “tazminat” konularında toplam 176 bin 832 dava dosyalandı. Bu artışların en fazla 2015 yılı içerisinde yaşandığı kaydedildi. 2015 yılında hukuk davalarının % 95,44’ünü alacak/verecek, banka/icar satış ve karşılıksız çek kalemlerinden oluşuyor. Bu tip davalarda ise 2015 yılı başında askıda kalan 12.822 adet dava bulunmaktadır. Bununla birlikte ek olarak 2015 yılı içerisinde dosyalanan davalardan çözülmeyenlerle birlikte bu rakam 2016 yılı başında 14.783 adete çıkarak hızla büyümektedir. Dolayısı ile alanında uzman yargıçları artırarak bu alanda uzmanlaşmış finans mahkemelerinin kurulması kredi davalarındaki yasal süreci kısaltarak hızlı çözüm odaklı çalışabilecektir.
Soru: Bankaların ekonomiye katkısı ile ilgili düşünceleriniz nedir?
Yanıt: Bankaların temel faaliyetleri ekonomik büyümeyi teşvik eder ve sürdürülebilir yapıya doğrudan ve dolaylı yoldan katkıda bulunur. Bu bağlamda paralarını tasarruf eden bireyler ve şirketler bankaların mevduat toplama faaliyetleri kapsamında faiz geliri elde ederler. Böylelikle düşük risk alarak yatırım yapmadan gelir elde etmiş olurlar. Buna ek olarak bankalar daha yüksek getiriye dayalı kazanç arayan müşteriler daha fazla riske girmek arzusundaysalar, tasarruflarını yatırım bankacılığı aracılığıyla değerlendirip, para piyasası, hisse piyasası ve türev ürün piyasalarında yatırımlarda bulunmalarına olanak sağlar. Bunun karşılığında ise elde edilen mevduatlar bireylere ve tüketicilere kredi olarak plase edilir. Böylelikle bankaların sağladığı krediler neticesinde gerçek ve tüzel kişiler ekonomiyi canlandıran yatırımlar yapmaya başlarlar. Kısacası bankalar hem tasarrufçu hem de yatırımcılar arasında bir köprü vazifesi görerek ekonomiye kazanç ve yatırım sağlar.
Güncelleme Tarihi: 21 Mayıs 2016, 10:12