banner564

Geldi ve gördü

Güney Kıbrıs’ın tanınmış işadamlarından biri ile Girne’de bir akşam yemeğinde buluşmuştuk...

   Yanında kız arkadaşı da vardı...

   Her ikisine de kuzeydeki izlenimlerini sordum...

   Önce genç kadın anlattı:

   “Buraya gelmezden önce öyle kötü şeyler duymuştum ki çok korkuyordum... Bu 5’inci gelişim ve bana söylenenlerin doğru olmadığını gördüm. Gerek okul yıllarında söylenenler, gerekse gazetelerdeki yazılarda okuduklarımın doğru olmadığını gördüm... Buradaki insanların esaret altında ve mağaralarda aç yaşadıklarını duyuyordum... Bunların hepsinin yalan olduğunu daha yeni anladım...”

   Geçiyorum işadamına:

   “Çok büyük gelişme var. Ancak çevreyi perişan ettiniz. Ayrıca kuzeye geçtiğim anda arabaların eksoz dumanından zehirleniyorum. Akaryakıt kalitesine bakmanız ve araçların egsozlarını denetimden geçirmeniz gerekiyor...”

 

Kötü propagandanın sonucu

 

   Genç kadın; özellikle okul döneminde ırkçı eğitim sisteminin etkisinde kalmıştı...

   Kuzeydeki insanlar hakkında olumlu düşünemiyordu...

   Ama gelip, gördükten sonra buradaki insanların özgürce yaşadıklarına tanık oldu...

   Lefkoşa’nın Dereboyu’nu, Girne’nin her yanını, Bellapais’i çok beğendiğini söyledi...

   Ve gördüklerini daha sonra güneydeki dostlarına da anlattı...

   İşadamının iki konudaki eleştirisine gelince...

   İkisinde de yüzde yüz haklı değil mi?..

   Çevreyi mahvettik...

   İnsanlarımızı ‘kötü çevreye’ alıştırdık...

   Kirletenin yanına kaldığı için, bu tehlikeli uygulama artarak devam ediyor...

   Genç ve ‘yüksek tahsilli’ insanlar bile araçlarında yediklerini ve içtiklerini, kent merkezinde ‘hiç kimseye aldırmadan’ yola fırlatıyorsa...

   Burada herkesin ayağa kalkması gerekmez mi?..

   Araçlardan çıkan zehirler de öyle...

   Bir defa güneyde satılan benzin ile kuzeyde satılanın farklı olduğu konusu sık sık gündeme geliyor...

   “Güneyde benzin koydum motorun sesi değişti ve daha çok yol gittim” diyenlerin iddialarını ‘ilgililer’ çoktan araştırmalıydı!..

   Eğer ‘araştıran olmuşsa’ cevabını hepimiz merak ediyoruz...

   Eksoz emisyon ölçümü konusunda ‘sözde’ mecburiyet var...

   Ame her 10 araçtan en az yarısının kurallara uymadığını gözlerimizle görüyoruz...

   Özellikle de Resmi Hizmet Araçları ülkeyi zehirliyor...

   Birileri bu konuyla ciddi bir şekilde ilgilenmeli!..

 

Ve Başpiskopos’un ziyareti

 

   Kıbrıs sorununda kilisenin rolü oldukça büyüktür...

   Hiç kimse bizleri bu konuda ‘yalan, yanlış’ bilgilerle aldatmaya kalkışmasın...

   Gördük, duyduk ve okuduk...

   Kıbrıslı Türklere yönelik silahlı saldırılarda kilisenin rolü büyüktü...

   Makarios, bu saldırganlara maddi ve manevi destek vermişti...

   Sonunda ne oldu?..

   Önce Kıbrıslı Türkler, daha sonra Kıbrıslı Rumlar kaybetti...

   Demek ki; ırkçı düşüncelerin hiç kimseye faydası yoktur...

   Dinin, siyasete alet edilmesi doğru değildir...

      Ne var ki; yaşanan bunca acıya rağmen, kilisenin siyasete etkisi ve müdahalesi devam etti...

   Şimdiki Başpiskopos Hrisostomos 2004 referandumunda ‘OHİ’nin başını çekti...

   Böylece Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi engellenmiş oldu...

   Referandumdan bu yana 10 yıl geçti...

   Ve Başpiskopos Hrisostomos, yabancıların da önerisiyle, adadaki diğer din adamlarıyla buluşmaya başladı...

   Önce Başpiskoposluk’ta yemek yendi...

   Ardından Lefkoşa Merit Otel’de...

   Hrisostomos; Merit Otel’deki yemekten sonra ‘izlenimlerini soran’ bir Kıbrıslı Türk ‘e ‘çok etkilendiğini’ söyledi...

   Bunu duymak, Hrisostomos’un ‘değiştiği’ anlamına gelmiyor...

   Ancak gelecek açısından umutlandırıyor...

   Ayrıca, mağaralarda yaşamadığımızı, güneydeki en lüks otelden kat kat daha iyi otellerimizin olduğunu görmesi çok önemlidir...

   Görüklerini anlatmasa bile; mağaralarda yaşadığımızı iddia edenlere yanıldıklarını söyelemesi yeterlidir...

    Kıbrıslı Türkler 10 yıl önce adanın bütünleşmesine “evet” dedi...

    Geleceğini tehlikeye atmayacak ikinci bir çözüm planına da “evet” demeye hazırdır...

  

 

YORUM EKLE

banner608

banner474