Kıbrıs tarihinin en kritik ayındayız…
Kıbrıslı Rumlar için 15-20 Temmuz dönemi hüzün dolu günlerdir…
Kıbrıslı Türklerin de özgürlüğe kavuşma günüdür 20 Temmuz…
Son 60 yılda her iki toplumun da büyük acılar ve sevinçler yaşadığını kimse inkar edemez…
Özellikle kayıp yakınlarının çektiği acıları anlamalı ve bu tür olayların bir daha tekrarlanmaması için, yeniden birleşme konusunda iyi niyetli düşünceler öne çıkarılmalıdır…
Adanın her iki kesiminde yüz binlerce yabancıyla birlikte yaşayabilen Kıbrıslı Türk ve Rumlar; neden kendi aralarında bu uzlaşıyı sağlayamıyorlar?..
Önemli olan bu soruya yanıt vermektir…
Din, dil, ırk farklılıklarına takılmadan, adanın zenginliklerini birlikte paylaşma ve refah düzeyini artırarak her iki toplumu da mutlu etmek için ihtiyaç olan tek şey siyasi cesaret ve kararlılıktır…
Siyasi kararlılık ve cesaret varsa, diğer tehlikeli unsurları etkisiz hale getirmek kolaydır…
Gelinen noktada ileri adımların atılabilmesi için liderlerin zaman zaman bir araya gelmesi ve sosyal ortamlarda buluşmalarının ‘yakınlaşma açısından’ büyük yararlar sağlayacağını düşünebilmeliyiz…
Rum toplumu lideri Hristodulidis’in, Cumhurbaşkanı Tatar’a ‘Antropoloji laboratuvarını birlikte ziyaret edelim’ çağrısı son derece olumluydu…
Geçtiğimiz yıl bunu başardıklarına göre, şimdi de sınır kapılarını ziyaret edebilirler…
Özellikle Metehan’a gidip orada muhaceret memurlarıyla birlikte kahve içip sohbet etsinler…
Geçiş yapan Kıbrıslı Türk ve Rumlarla konuşsunlar…
Ve yeni kapıların açılması konusunda adım atsınlar…
İsterlerse bunu hemen başarabilirler…
Müzakerelerin yeniden başlaması
Müzakerelerin yeniden başlaması yönünde girişimler artarak devam ederken, çözümün çerçevesi ve ortaya çıkacak öneriler elbette önemlidir...
Fakat; her iki toplum açısından 2 tane ‘çok önemli’ başlık vardır...
Biri ‘güvenlik’ diğeri ‘mülkiyet’ konusu...
Bu iki konuda tarafların tatmin edilmemesi durumunda, çözüm şekli ne olursa olsun ‘uzun vadeli’ bir barışın olamayacağı tartışma kaldırmaz bir gerçektir...
Öyleyse uzlaşı çok önemlidir...
Kıbrıs Türk halkı geçmişte yaşananlar nedeniyle, geleceğini sağlama almak zorundadır…
Yani Türkiye’nin garantörlüğüne ihtiyacı vardır…
Bunun tersini hiçbir siyasi iktidar kabul edemez…
Mülkiyet meselesine gelince...
Güneyde kalan Türk mülklerinin önemli bir kısmı ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ hükümetlerinin kararıyla istimlak edildi...
Larnaka Havaalanı dahil, askeri kamplar, okullar, mezarlıklar, yeni yollar, parklar hep Türk arazisi üzerinde kuruldu...
Bunun karşılığında bankaya ‘o dönemin fiyatlarıyla’ para koyduklarını söylüyorlar...
Neye yarar?..
Kırk yıl önce 2 bin Kıbrıs Lirası olan bir arsanın bugünkü değeri 2 milyon Euro’dur...
Bir de kuzeydeki duruma bakalım...
Kıbrıslı Türkler de güneydeki mülklerin karşılığı olarak kuzeyde yeni evler ve araziler aldı...
İstisnalar olabilir...
Ancak ezici bir çoğunluğu kuzeydeki topraklarda iskan edildi ve eskiyi unutup, yenisine alıştı...
Harekat sonrasında doğanlar zaten güneyi pek bilmezler...
Kuşkusuz; güneyde mal bırakmadan kuzeyde mal alanların olduğunu görmezden gelemeyiz...
Siyasilerin yanlış kararları sonucunda ‘eşdeğeri olmayan’ kişilere de on binlerce dönüm arazi ve konut dağıtıldı...
Bunun yanında ‘şehit çocuğu arsası’, ‘mücahit puanı’ adı altında dağıtımlar oldu...
Halen ‘kırsal arazi’ adı altında dağıtımlar sürüyor...
Kuzeyde yapılan her şeyin faturası ise Türkiye’ye çıkıyor...
Gelinen noktada ‘Takas-Tazminat-İade’ formülü üzerinde uzlaşı sağlanmalı ve bu soruna çözüm getirilmelidir…
Çözümsüzlüğe Takılıp Kalmayalım güzel de ‘ Masaya Oturmam diyen ve Masadan Kaçan Toplum Lideri Cumhurbaşkanımız ile Kimle Çözümü konuşabileceğiz acaba ? Çözüm için Tüm BM önerilerini reddeden Güneyle ne Yeni Kapılar açan ve Ercan ile Mağusa Limanının Avrupa Standartlarında Dünyaya açılmasına bile Hayır diyen bir KKTC yönetimi ile Çözümsüzlüğe nasıl takılıp Kalmayacağız acaba ! Dünyanın tanımasını istediğimiz ve tanınmadan Masaya Kesinlikle oturmam diyen KKTC yöneticilerimizin Yönetim beceriksizliğinden Zenginlikler içinde kurduğumuz KKTCyi 41 yılda ne Hale getirdiklerini bilmeyenimiz mi kaldı ? Altyapısız Elektriksiz Yolsuz ve Susuz KKTC ile fakirleşip yoksullaşmaktan başka mevcut zihniyetle ne yapabiliriz ki ! TURİZM ve Üretim de dahil Tüm Sektörlerimizin Batmasına seyirci kalan Yöneticilerimiz ile Geliri olmayan KKTCnin elimizde son kalan Rum Mülklerini yağmalayıp SATMAKTAN başka ne yapabilir ki ? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin TMK çalıştırmak için Bizlere değil de kimlere verilmiştir acaba ? Bir zamanlar UNSPOILT NORTH CYPRUS denilen ve Bugün bakımsızlıktan Yatırımsızlıktan dökülen Ülkemizi maalesef Uyuşturucular Sahtekarlar ‘ Kaçaklar Gaspçılar ‘ Hırsızlar ve Suçlularla doldurduk ! Yukardan Aşağıya Yolsuzlukların ve Usulsüzlüklerin yaşandığı KKTCde kim Çözümsüzlüğe Takılıp Kalmak İstemesin ki !!