Kıbrıs sorununda tam bir sessizlik yaşanıyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Akıncı Mont Pelerin’de yaşanan gerilim sonrası hep yuvarlak açıklamalar yapmaktadır. İlginç olan şudur ki, zaman zaman Rum basınına sızdırılan haberlerle bazı gelişmelerden bizlerde haberdar oluyorduk. Fakat Mont Pelerin sonrası böylesi bir olayda yaşanmadı. Tam bir sessizlik… Daha da ilginç olanı ise Başpiskoposun da sesi soluğu kesildi. Hatta geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Rum Yönetimi, Yurt Dışı ve Dini Gruplar Sorumlusu Katie Klerides’de, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesinde verdiği konferansta durumu farklı göstermek istercesine, kilisenin geçmişe kıyasla siyasette büyük rol oynamadığını söyledi. Bu söyleme kim inanır bilmeme ama bana inandırıcı gelmedi.
Birkaç hafta önce Mont Pelerinde yaşanan gerilimin ve Kıbrıs Türk Toplumu görüşmeci heyetinin yaşadığı hayal kırıklığı ile ilgili yazmıştım ve esas görüşmelerin yaşanan gerilimden sonra başlayacağını belirtmiştim. Sanırım tam da öyle oluyor ki bu sessizlik bunun bir göstergesidir diye düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız Akıncı, mecliste temsiliyeti bulunan siyasi parti liderlerini Ocak aynıda yapılacak olan Cenevre görüşmelerine davet etti. Şu an itibarı ile CTP ve TDP bu davete olumlu yanıt verdi. UBP henüz bu davete bir yanıt verilmezken, DP onuncu olağan kurultayından sonra davete cevap vereceklerini açıkladı. Aynı zamanda DP açıklamasında Cumhurbaşkanına ortada bir taslak metin olup olmadığını sorduklarını ve Cumhurbaşkanının henüz böyle bir metinin ortaya çıkmadığı yönünde bir yanıt aldıklarını da söyledi.
Cenevre’ye niye gidiliyor? Güvenlik ve Garantiler konusu görüşülecek ve sonrasında beşli konferansa geçilecek. Her zaman olduğu gibi yine önemli bir dönemden geçtiğimiz ve Cenevre görüşmelerinin önemli bir dönüm noktası olduğu vurgulanmaktadır ki bu doğrudur. Bundan önceleri de Kıbrıs görüşmelerinin nihayeti ile ilgili tarihler verilmişti. Ocak, Nisan, Haziran 2016 tarihleri referandum olabilir diye açıklanmıştı Sayın Cumhurbaşkanımız Akıncı tarafından. Fakat gelinen noktada Ocak 2017’yi beklemek zorundayız. Özellikle 12 Ocak 2017 beşli konferans tarihi olarak veriliyor.
Beşli konferansı merakla beklerken, Rum görüşmeci heyetinin nasıl bir ruh hali ile beşli konferans masasına oturacağını düşünüyorum. Tabi ki bizim beklentimiz Kıbrıs Türk Toplumunun iradesi ile seçilmiş Cumhurbaşkanımızın masadaki beş kişiden biri olması. Fakat Rum Lideri tanınmamış bir makamı kabullenip masaya oturacak mı? Eğer bu başarılırsa Kıbrıs Türk Toplumu büyük bir zafere imza atmış olacaktır ki siz o zaman seyreyleyin kilisenin çığırtkanlığını. Burada şunu da eklemek isterim ki kilise sadece dezavantajlı durumda değil, kendi çıkarları doğrultusundaki gelişmelerden sonrada aynı çığırtkanlığı yapmaktadırlar. Neden mi, aldığından daha fazlasını almak için…
Kıbrıs sorunu özelinde Kıbrıs Türk-Rum sorunu gibi görülse de, genelinde küresel güçlerin enerji transfer yollarını kontrol etme çabasıdır. Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) planladığı gibi gitmezken, Amerika planın yaratıcısı olan Hillary Clinton ve ekibini devre dışı bırakıp, Donald Trump ile hedef şaşırtmaktadır. Bu nedenledir ki Donalt Trump Rusya’ya ılımlı mesajlar verirken, bir diğer yandan ekonomi devi olan Çin’i eleştirmektedir.
Ocak ayında yapılacak olan Cenevre görüşmelerinin bir dönüm noktası olacağı kesindir. Bu noktada gönül ister ki bu toplantıya meclisteki parti liderleri davet edilirken, geçmişten günümüze görüşme masasının bugünlere gelmesine katkı koyan kişilerin de toplantıya davet edilmesidir. Bu önemli zirvede önceki görüşmecilerin bilgi ve deneyimleri göz ardı edilmemelidir.
Herkese güzel bir hafta dileklerimle iyi pazarlar.