banner564

Filistinlilerin durumundan ibret almalıyız

Hükümet programında iki devletli çözüm seçeneğinin savunulacağının belirtilmesi, halkımızın yüreğine su serpmiştir. Fakat, müzakere heyetinin; KKTC Meclisinin, Hükümetin ve halkımızın ezici çoğunluğunun karşı olmasına rağmen, federasyon ve birleşmeyi tek çözüm seçeneği kabul ediyor. Bunun sonucu olarak da sırf birleşmeye razı olması için, Rum’un garanti anlaşması gibi art niyetli taleplerini bile müzakere masasına getirilmesine izin veriyor.
Kıbrıs Türk halkı olarak çok kritik bir durumda bulunduğumuz inancındayım. Çünkü büyük sıkıntılar, acılar ve bedeller ödenerek kazandığımız hürriyet ve bağımsızlığımızın elimizden alınması için, BM, AB ve emperyalist ülkeler tarafından, bize karşı amansız bir oyun tezgahlanmaktadır.
Her nedense müzakerelerde bizi temsil eden heyetin, geçmişte yaşanan acı deneyimleri dikkate almadığı, aşırı iyimserlik içinde birleşmeyi tek çıkış yolu kabul ettiği görülüyor. Bu nedenle de, Rum’un art niyetli ve ENOSİS’e zemin hazırlayabilecek taleplerini bile, halkımızın fazla tepkisine çekmeyecek şekilde biraz yumuşatarak kabul etmektedir.
       Kendi kendini yönetmek ve kendi evinin efendisi olmak, halkların ulaşabileceği en onurlu hedeftir. Buna rağmen, KKTC’de akla hayale gelmeyen, mantık dışı çeşitli dayanaksız beklentilerle; çoğunluğun boyunduruğu altına sokulmamız ve zamanla eritilip yok edilmemiz için büyük bir kampanya yürütülüyor.
Müzakerelerin iki toplumlu iki kesimli ve siyasi eşitliğe dayalı federasyon zemininde yürütüldüğünün ileri sürülmesine karşın, gerçekte verilen korkunç ödünler, Rum tarafının söz sahibi ve başat olacağı yapı üzerinde durulduğu anlaşılmaktadır. 
    İşte bu nedenle halkımızın geleceğini tehdit eden bu büyük tehlike karşısında, tek bir yumruk gibi karşı durup, dikkatli olmamız gerekir. Fakat etrafımızda olup bitenlerin farkında olmayan, yabancıların oyununa gelen, çeşitli sloganların etkisine kapılan bazı kişilerin de bu tehlikeli planların uygulanmasına yardımcı olduğu görülüyor.
    Karşı toplum ile iç içe yaşadığımız dönemlerde, ülkemizde sürekli etnik çatışmalar, sürtüşmeler, rekabet ve huzursuzluklar olduğu göz ardı eden yabancı güçler, koro halinde tekrar birleşmemiz gerektiğini tekrarlıyor. 
      Yabancıların her söylediğinin kabul edilmesinin; ilericilik ve barışseverlik olduğunu zanneden, bize yönelik tehditlerin farkında olmayan ve boş hayallere kapılan içimizdeki bazı kimseler de bu propagandalara inanarak, birleşmenin tek çıkış yolu olduğuna inandırılmıştır.
    Oysa adada iki ayrı devlet bulunduğu inkar edilemeyen bir gerçektir. Bu nedenle müzakerelerde Rumların daha fazla söz hakkına sahip ve başat olacakları çözüm yerine, iki eşit egemen devlet arasında ortaklık kurulması görüşülmeli.     
Birleşme saplantısı ile Rum’un müzakerelerdeki taleplerinin kabulü durumunda, çoğunluğun hegemonyası altında ezileceğiz, azınlık durumuna düşürüleceğiz, horlanacağız, benliğimizi yitireceğiz, ikinci sınıf vatandaş olacağız ve göçe zorlanacağız. Devletin olanaklarından eşit düzeyde değil, sadece Rumların istedikleri ölçüde yararlanabileceğiz, hatta karşı tarafın insafı oranında hayatta kalabileceğiz.
Tüm bu gerçeklere rağmen, yabancılar ve onların her istediğini kabul edip savunanlar, tüm sıkıntıların tek çaresinin birleşme olduğunu ileri sürüyor.
Rumların çoğunluğunun henüz bizimle birlikte yaşamaya hazır olmadığının görmezlikten gelinmesi ve iki halk arasında gerekli yakınlaşma ve güven ortamı oluşmadan, birleşme şampiyonluğu yapılması, iyi niyetle bağdaştırılamaz. Çünkü içinde bulunduğumuz koşullarda iki halkın birleştirilmesi ve hele adadan askerimizin çekilmesi durumunda, Filistinlilerin kaderini paylaşacağız.

YORUM EKLE

banner471

banner474